Âl-i İmrân Suresi 113. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kuran Meali ve Tefsiri

Âl-i İmrân Suresi 113. ayeti ne anlatıyor? Âl-i İmrân Suresi 113. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Âl-i İmrân Suresi 113. Ayetinin Arapçası:

لَيْسُوا سَوَٓاءًۜ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ اُمَّةٌ قَٓائِمَةٌ يَتْلُونَ اٰيَاتِ اللّٰهِ اٰنَٓاءَ الَّيْلِ وَهُمْ يَسْجُدُونَ۠

Âl-i İmrân Suresi 113. Ayetinin Meali (Anlamı):

Bununla birlikte Ehl-i kitabın hepsi aynı değildir. İçlerinde iman edip doğruluktan şaşmayan istikâmet sahibi bir topluluk vardır ki, gece saatlerinde kıyamda durur, Allah’ın âyetlerini okuyarak secdelere kapanırlar.

Âl-i İmrân Suresi 113. Ayetinin Tefsiri:

110. âyette Ehl-i kitaptan bir kısmının “mü’min”, çoğunun ise dinden çıkmış “fâsık” olduğu haber verilmiş, 112-113. âyetlerde de onlardan “fâsık” olanların hazin durumları açıklanmıştı. Bu âyetlerde ise onlardan “mü’min” olanların güzel hâlleri beyân edilmektedir. Burada geçen اُمَّةٌ قَاۤئِمَةٌ  (ümmetün kâimetün) ifadesi, “kâim” kelimesinin Kur’ân-ı Kerîm’deki diğer kullanılışları da dikkate alındığında “Allah’ın dinine sımsıkı sarılan ve bıkmadan buna devam eden, doğru, adil ve müstakîm, namazda kıyamda duran” gibi mânalar ihtiva etmektedir. İşte Ehl-i kitaptan böyle bir grup vardır ki, bunlar Peygamberimiz’e ve Kur’an’a inananlardır. Bunlar gecelerini kıyamda durup Allah’ın âyetlerini, Kur’ân-ı Kerîm’i okuyarak ve secdelere kapanarak ihya ederler. Allah’a ve âhirete inanır, iyiliği emredip kötülüğü yasaklar ve hayırlı işlerde birbirleriyle yarışırlar. Bu güzel vasıflarıyla onlar, Allah’ın kendilerinden râzı olduğu sâlih kimselerden olabilme başarısını göstermişlerdir. Cenâb-ı Hak, onların yaptıkları her türlü iyiliğe bol bol mükafat verecek ve yaptıkları hiçbir hayır karşılıksız kalmayacaktır. Çünkü Cenâb-ı Hak, içileri Allah korkusu ve Allah saygısı ile dopdolu olup, bu derin duygularla kendisine karşı gelmekten sakınan müttakî kullarını çok iyi bilmekte, onların bütün yaptıklarını görmekte ve amel defterlerine yazmaktadır. Üstelik Allah, yapılan iyiliklere vâdettiği mükâfatları verebilecek yüce bir kudrete ve sonsuz bir zenginliğe de sahiptir.

Âyetlerin ifade ettiği mânalar, bu vasıfları taşıyan herkese şâmil olmakla birlikte iniş sebebiyle ilgili şu rivayetleri zikretmek faydalı olacaktır:

    Medine’de yahudilerden Abdullah b. Selâm, Sa‘lebe b. Sa‘ye, Useyd b. Sa‘ye, Esed b. Ubeyd gibi kimseler müslüman olunca yahudi hahamları: “Muhammed’e ancak bizim kötülerimiz iman ettiler. Eğer onlar bizim hayırlılarımızdan olsalardı atalarının dinini terkedip başka bir dine gitmezlerdi” dediler. Sonra da onlara hitaben: “Dininizi başka bir dinle değiştirmekle ihanet ettiniz, kâfir olup hüsrâna uğradınız” demeleri üzerine bu âyet-i kerîmeler indirildi. (Vâhidî, Esbâbu’n-nüzûl, s. 122).

    Hz. İsa’nın dini üzere iken Hz. Muhammed (s.a.s.)’i tasdik eden kırk Necranlı, otuz iki Habeşli ve üç de Rum hakkında nâzil olmuştur. (Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, VIII, 164)

Ehl-i kitabın önce inkâr edenlerinin sonra da iman edenlerinin halleri izah edildikten sonra şimdi söz genel olarak bütün kâfirlere yönlendirilerek onların ebedî hüsranları ve feci akıbetleri gözle önüne serilmektedir: 

Âl-i İmrân Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Âl-i İmrân Suresi 113. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...