Âl-i İmrân Suresi 110. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kuran Meali ve Tefsiri

Âl-i İmrân Suresi 110. ayeti ne anlatıyor? Âl-i İmrân Suresi 110. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Âl-i İmrân Suresi 110. Ayetinin Arapçası:

كُنْتُمْ خَيْرَ اُمَّةٍ اُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِۜ وَلَوْ اٰمَنَ اَهْلُ الْكِتَابِ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْۜ مِنْهُمُ الْمُؤْمِنُونَ وَاَكْثَرُهُمُ الْفَاسِقُونَ

Âl-i İmrân Suresi 110. Ayetinin Meali (Anlamı):

Ey mü’minler! Siz, insanların iyiliği için yeryüzüne çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. Çünkü siz usûlünce iyilikleri ve güzellikleri emredip yayar; kötülük ve çirkinlikleri yasaklayıp önüne geçmeye çalışırsınız. Bunu da zâten Allah’a inandığınızdan dolayı, onun bir gereği olarak yaparsınız. Ehl-i kitap da iman etseydi, elbette kendileri için hayırlı olurdu. Gerçi içlerinde inananlar da var, fakat onların çoğu dinden çıkmış fâsıklardır.

Âl-i İmrân Suresi 110. Ayetinin Tefsiri:

Hz. Muhammed (s.a.s.)’in ümmeti, bütün insanlığa örnek olarak ve onları iyiliğe sevketmek için çıkarılmış en hayırlı ümmettir. Yüce Rabbimiz, Levh-i Mahfuz’da bunu böylece takdir buyurduğunu haber vermektedir. Fakat bu “hayırlı ümmet olma” durumu, âyet-i kerîmede bir kısım şartlara bağlanmıştır. Bu şartlar; başta Allah’a olmak üzere inanılması gereken her şeye şüphesiz inanmak, o imanın gereği olarak İslâm’a uygun örnek bir hayat sürmek, bununla birlikte temsil ettikleri İslâm’ın bir şiarı olarak iyilikleri emretmek ve kötülükleri yasaklamaktır. Bu şartlar yerine getirildiği nispette “hayırlı ümmet olma” durumu gerçekleşir. Bu şartlardaki aşınma ve azalma nispetinde de bu durum zafiyete uğrar. O halde netice itibariyle karşımıza “siz bu şartları yerine getirip bu güzel halinizi koruduğunuz müddetçe en hayırlı ümmetsiniz. Fakat bu halinizi değiştirdiğiniz takdirde bu özelliğinizi elinizden kaçırırsınız” mesajı çıkmaktadır. Nitekim bizden önceki Ehl-i kitabın hâli bu konuda ibretli bir misal olarak ortada durmaktadır. Bir zamanlar, Allah’ın dinini yaşama ve tebliğ vazifesi onlara verilmiş, fakat onlar bu kudsî nimetin şükrünü hakkiyle ifâ edemediklerinden ellerinden alınmıştı. Eğer onlar, iman edip istikâmet üzere yaşasalardı şüphesiz onlar için çok hayırlı olacaktı. Peygamberimiz (s.a.s.)’e ve Kur’an’a inansalardı bu şerefli halleri devam edecek ve iki kat mükafat alacaklardı. Fakat pek çoğu imanı reddedip dinden çıkarak fâsıklar gurûhundan olmuşlardır. Dolayısıyla burada bizlere hem bir müjde hem de kuvvetli bir ikaz bulunmaktadır.

Ey mü’minler, unutmayın ki:

Âl-i İmrân Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Âl-i İmrân Suresi 110. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...