Affetmenin Önemi

Cemiyet Hayatımız

Hadis-i şeriflerle affedenlerin hikayesi İslam'da affetmenin önemini bize işaret ediyor. Affedenler kazanıyor, affedenler affa layık oluyor, affoluyor.

ŞAHSİ HUSÛMET YOKTUR

Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ- şöyle anlatıyor:

“Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- kendisine yapılan bir şeyden dolayı şahsî olarak kimseyi cezalandırmamıştır. Ancak Allâh’ın yasaklarının çiğnenmesi durumunda Allah için ceza vermiştir.” (Buhârî, Hudûd, 42)

KAÇ KERE AFFEDEYİM?

Abdullah bin Ömer -radıyallâhu anhümâ-’nın anlattığına göre, bir adam Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e gelerek:

“-Ey Allâh’ın Rasûlü!. Hizmetçiyi (işlediği bir hatadan dolayı) kaç kez affedeyim?” diye sordu.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- sustu. Ardından adam:

“-Ey Allâh’ın Rasûlü! Hizmetçiyi kaç kez affedeyim?” diye tekrar sordu.

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bu sefer şöyle buyurdu:

“-Her gün yetmiş kere…” (Tirmizî, Birr, 31; Ebû Dâvud, Edeb, 123-124)

KALBİNDE KİMSEYE HİLE OLMADAN

Enes bin Mâlik -radıyallâhu anh- anlatıyor:

“Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bana dedi ki: «Evlâdım! Eğer kalbinde hiç kimseye karşı hile olmadan sabaha ve akşama erişmeyi başarabilirsen bunu yap. İşte bu benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimi yaşatırsa, beni sevmiş olur. Kim de beni severse, cennette benimle birlikte olur.” (Tirmizî, İlim, 16)

AFFEDEN KUL

Ebû Hüreyre’nin rivâyet ettiğine göre, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“…Allah, affeden bir kulunun ancak şerefini artırır.” (Müslim, Birr, 69)

KÖTÜLÜĞE KARŞI KÖTÜLÜK YAPMAZDI

Ebû Abdullah el-Cedelî şöyle demiştir:

“Hazret-i Âişe’ye, Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in ahlâkını sordum. Şöyle dedi: «O, kötü sözlü ve çirkin ağızlı değildi. Çarşı pazarda bağırıp çağırmaz, kötülüğe kötülükle karşılık vermezdi. Bilakis bağışlar ve hoş görürdü.” (Tirmizi, Birr, 69)

MUHAMMED DE BİR BEŞERDİR

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, affetme konusunda elinden geleni yaptıktan sonra, hâlâ istediği seviyeye erişemediğini düşündüğü zamanlarda Rabbine şöyle niyazda bulunurdu:

“Allâh’ım! Muhammed ancak bir beşerdir. Her insanın öfkelendiği gibi, o da öfkelenir. Eğer bir müslümana haksız yere lânet okur, ağır konuşur, bedduâ edersem, bunu onun için (günahlarından) temizlenme ve rahmet vesilesi kıl!” (Müslim, Birr, 89)

DÜŞMANLIĞI DEVAM ETTİRMEK

“Ey Allâh’ın kulları, kardeş olun!” (Buhârî, Edeb, 57) buyurarak mü’minleri kin ve intikamdan uzak durmaya dâvet eden Peygamber Efendimiz, Allâh’ın en nefret ettiği insanın, husûmette sınır tanımayan ve alabildiğine kindar kimse olduğunu hatırlatır. (Buhârî, Ahkâm, 34) Ve şöyle buyurur:

“Husûmeti sürdürmen, sana günah olarak yeter!” (Tirmizî, Birr, 58)

GÜCÜ YETTİĞİ HALDE

Muâz bin Cebel -radıyallâhu anh-’den rivâyet edildiğine göre, Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Gereğini yapmaya gücü yettiği hâlde öfkesini yenen kimseyi Allah, kıyamet günü herkesin gözü önünde çağırır. Hûriler arasından dilediğini seçmekte serbest bırakır.” (Ebû Dâvud, Edeb, 3; Tirmizî, Birr, 74)

“NİYE BÖYLE YAPTIN?!” DEMEDİ

Enes -radıyallâhu anh- şöyle dedi:

“Ben Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in ellerinden daha yumuşak, ne bir atlasa, ne de bir ipeğe dokundum. Allah Rasûlü’nün kokusundan daha hoş bir râyiha koklamadım. Rasûlullâh’a tam on yıl hizmet ettim. Bana bir defa bile «Öf!» demedi. Yaptığım bir şeyden dolayı «Niye böyle yaptın?» demediği gibi, yapmadığım bir şey sebebiyle «Şöyle yapsan olmaz mıydı?» da demedi.” (Buhârî, Savm 53; Müslim, Fezâil 82; Tirmizî, Birr 69)

SANA VERİLEN MALLARDAN

Enes -radıyallâhu anh- şöyle anlatmıştır:

“Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile beraber yürüyordum. Üzerinde Necran kumaşından yapılmış, kenarları sert ve kalın bir hırka vardı. Bir bedevî, Rasûl-i Ekrem’e yetişerek hırkasını sertçe çekti. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in boynuna baktım, bedevînin sertçe çekmesinden dolayı hırkanın kenarı boynuna oturmuştu. Daha sonra bedevî:

“-Ey Muhammed! Elinde bulunan Allâh’a ait mallardan bana da verilmesini söyle!” dedi.

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bedevîye dönüp güldü. Sonra da ona bir şeyler verilmesini emretti. (Buhârî, Humüs 19; Müslim, Zekât 128)

ALLAH'IM, KAVMİMİ BAĞIŞLA!

Abdullah bin Mes’ûd -radıyallâhu anh- şöyle demiştir:

“Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in, peygamberlerden birinin hâlini anlatışı hâlâ gözümün önündedir. O peygamberi, kavmi dövüp kanlar içinde bırakmışlardı. O, bu haldeyken bile yüzündeki kanları silerken şöyle diyordu:

“Allâh’ım, kavmimi bağışla! Çünkü onlar doğruyu bilmiyorlar.” (Buhârî, Enbiyâ 54, Müslim, Cihâd 105; Ayrıca bkz: İbni Mâce, Fiten 23)

Kaynak: Fatma Nur Cihan, Şebnem Dergisi, Temmuz 2015, 125. Sayı