Açlıkla Manevi Beslenme Olur mu?

Oruç

Sahabe ve tabiûn ölmeyecek kadar yemek yerlerdi. Müminler ise zaruret miktarınca yemek yer; kafirler ise şehvetle yemeğini yer. Peki, oruçla birlikte aç kalmak insanı manevi olarak nasıl gıdalandırır hiç düşündünüz mü?

Kelabazi’nin konuyu ele aldığı ve yorum getirdiği hadislerden biri de “Her şeyin bir zekâtı vardır. Cesedin zekâtı da oruçtur.”[1] hadisidir. O’na göre; cesetteki noksanlık yeme içmenin azaltılmasıdır. Bu zahirde böyledir.

Zekat maldaki fazlalığı noksanlaştırdığı gibi oruç da, bedendeki şehveti noksanlaştırır. Oruç bu vesileyle ahlâkın güzelliğini artırır.

Çünkü insandaki nefsanî duyguları dizginler. Buradan da anlaşılmaktadır ki zahiren azalmış gibi görünen şeyler hakikatte bereketlenmektedir.[2] Şehvetin rızkı azaltması da bu manadadır.[3] Hakim Tirmizi de sülûkün başında orucu tavsiye etmektedir.[4]

Sufiler açlığı manevi gıda olarak yorumlamışlardır. İlk dönem müellif sûfilerinden Hucviri’ye göre, insan ne kadar çok yerse nefsi o kadar kuvvetli hale gelir. Hevâ ne kadar yayılma alanına sahip olursa, saldırganlığı da o oranda artar.

Salik kendisini gıdadan uzak tutarsa hevâsı zayıflar, aklı güçlenir, nefsin gücü damarlardan kesilip atılır ve böylece birtakım sırlar daha zâhir olur. Bu nedenle Sahabe ve tabiûn ölmeyecek kadar yerlerdi.[5] Kelâbâzî mü’minin zaruret miktarınca yemek yemesi gerektiğini belirtir; ancak kafirin şehvetle yediğini söyler.

DİPNOTLAR

[1] İbnu Mace, Oruç, 1/555.

[2] Kelâbâzî, Bahru’l-fevâid, s. 321.

[3] Aynı eser, s. 182.

[4] Tirmizî Hakim, Kitabü’r-riyaze, nşr. A. J, Arberry, Kahire 1947, s. 61.

[5] Ali b. Osman Cüllabi Hucviri, (1982) Keşfu’l-Mahcub, haz.: Süleyman Uludağ, Dergah Yay, İstanbul, 1982, s. 468