Abdullah İbni Ömer ve Çoban Kıssası

İbadet Hayatımız

Hazret-i Ömerʼin oğlu Abdullah -radıyallâhu anh- Medine civarında gezinirken rast geldiği çoban ve aralarında geçen ibretlik hadise...

Hazret-i Ömerʼin oğlu Abdullah -radıyallâhu anhumâ-, arkadaşlarıyla birlikte Medîne civârında bir yere çıkmıştı. Onun için bir sofra kurdular. Bu sırada yanlarına bir koyun çobanı uğradı ve selâm verdi. Abdullah ibn-i Ömer:

“–Gel ey çoban, sofraya buyur.” dedi. Çoban:

“–Ben oruçluyum.” cevâbını verdi. İbn-i Ömer:

“–Bu şiddetli sıcakta oruç mu tutuyorsun, bir de bu hâlde koyun güdüyorsun?” dedi.

Daha sonra çobanın kalbî seviyesini anlamak için:

“–Şu sürüden bize bir koyun satsan, parasını sana ödesek, etinden de iftar edeceğin kadarını sana versek olmaz mı?” teklifinde bulundu. Çoban:

“–Sürü benim değil, bu koyunlar efendimindir.” cevâbını verdi.

İbn-i Ömer -radıyallâhu anh- yine çobanı denemek için:

“–Kayboldu dersin, efendin nereden bilecek ki?” deyince, çoban derhâl ondan yüzünü çevirdi ve parmağını semâya kaldırarak:

“–Allah nerede?!” dedi.

İbn-i Ömer -radıyallâhu anh-, çobanın bu ihsan ve murâkabe şuurundan çok duygulandı. Bu düşünceler içinde, bir müddet kendi kendine; “Çoban dedi ki: Allah nerede? Çoban dedi ki: Allah nerede?” deyip durdu.

Medîne’ye vardığında da, ilk iş olarak çobanın efendisine bir elçi gönderip sürüyü ve çobanı satın aldı. Çobanı âzâd ettikten sonra sürüyü de ona bağışladı. (İbn-i Esîr, Üsdü’l-Gâbe, III, 341)

Bu itibarla bütün mesele, dâimâ Cenâb-ı Hakk’ın müşâhedesi altında olduğumuzu, Oʼnun bize şah damarımızdan daha yakın[5] ve kalbimizden geçenlere dahî vâkıf olduğunu[6] bilerek yaşayabilmektir.

Âyet-i kerîmelerde buyrulur:

“Gözler O’nu idrâk edemez, O ise gözleri idrâk eder. O, Latîfʼtir (en gizli şeyleri dahî bilendir), Habîrʼdir (her şeyden hakkıyla haberdar olandır.)(el-En‘âm, 103)

(Münâfıklar) gizlediklerini de fısıldadıklarını da Allâh’ın bilmekte olduğunu ve (yine) Allâh’ın, bütün bilinmeyenleri en iyi şekilde bildiğini hâlâ öğrenemediler mi?” (et-Tevbe, 78)

(Lokman -aleyhisselâm-, oğluna yaptığı nasihatlerde şöyle demişti:) Yavrucuğum! Yaptığın iş (iyilik veya kötülük), bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu (senin karşına) getirir. Doğrusu Allah, Latîfʼtir (en ince işleri görüp bilmektedir) Habîrʼdir (her şeyden hakkıyla haberdardır).” (Lokmân, 16)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2022 – Mart, Sayı: 433