Masive Ne Demek?

NE NEDİR?

Masiva, Allah’tan gayrı bütün varlıklar, dünya ile ilgili olan şeyler anlamlarına gelir.

MASİVA KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Kişiyi Allâh’ın azametini idrâke götüren tefekkür, aklî bir faâliyettir. Bu faâliyeti kâmil bir neticeye ulaştıransa kalptir. Kalbimiz, en şerefli uzvumuz olduğuna göre, tabiî ki onun ameli de diğer uzuvların amellerinden faziletli olacaktır. Zira kalp, nazargâh-ı ilâhîdir.

Şu çok açık bir hakîkattir ki vahiyle terbiye edilmiş aklın tefekkürü, kalbi aydınlatan nurların ilk sermâyesi, basîret ve irfâna ulaştıran yolun yegâne vâsıtasıdır. Yine böyle bir tefekkür; ilme, zühde, mâsivâyı terk etmeye ve ilâhî muhabbete vesîledir.

*****

Allâh Teâlâ için zaman ve mekân düşünülemez. O, zaman ve mekân kayıtlarından münezzehtir. Ezelde yalnız kendisi var olan ve var olmak için başka bir var ediciye muhtaç olmayan Cenâb-ı Hak, bilinmeyi ve bu bilinmenin îcâbı olarak ibâdetlerle tekrîm olunmayı murâd ettiğinden, “âlem-i kesret” (çokluk âlemi yâni

kâinât) denilen mâsivallâhı yaratmıştır. Bu yaratışta, ilk önce husûle gelen, bir “nûr”dur. O nûr da, “Hakîkat-i Muhammediye”nin özü, aslı ve mayasıdır.

*****

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı “mutmain bir nefs” ve “selîm bir kalp” ile idrâk etmek sûretiyle; ilmi irfâna, taklidi tahkîke, îmânı ihsan ufkuna yükseltme gayretidir.

Mâsivânın, yani Allahʼtan uzaklaştıran her şeyin, nefsi cezbeden tuzaklarından takvâ zırhıyla korunarak, kalbi dâimâ “Allah ile” kılabilme hassâsiyetidir.

*****

“Kulun duâsına icâbet olunması için ilk şart; helâl lokma ile gönül âlemini ıslâh eylemek, son şart ise ihlâs ve huzûr-i kalptir. Yani Cenâb-ı Hakk’a lâyıkıyla yönelmektir. Eğer ağza konulan lokma helâl değilse, o kimsenin ihlâslı ve huzurlu olması, mâsivâyı terk edip Hakk’a yönelmesi çok zordur.”

*****

“Sâlim ve mâsivâdan arınmış bir kalple yapılan murâkabe ve tefekkür neticesinde insan, kitaplardan öğrenemediği birçok rûhânî bilgilere sahip olur.”

*****

Hikmet pınarları, ancak tezkiye olmuş, yani mânen arınmış ve merhaleler katetmiş bir kalpte tecellî eder. Bu itibarla mü’min, hem Allâh’ın hem de Rasûlʼünün tezkiye ve terbiyesi altında, iç âlemini mâsivâdan arındırabildiği nisbette selîm bir kalbe nâil olur.