Vakıfların Kuruluş Amacı

Vakıf

Vakıfların asıl kuruluş gayesi nedir?

Allah yolunda ve O’nun rızâsı istikâmetinde yapılan hayırların bereketi, niyetlerin hâlisliği nisbetindedir. Önemli olan, gönlün ihlâs ve takvâ üzere olmasıdır. Zira Allah Teâlâ kendi rızâsı istikâmetinde yapılan en küçük bir hayra bile çok büyük bereketler ihsân eyler. Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Mallarını Allah yolunda harcayanların hâli, yedi başak bitiren, her başakta yüz tane bulunan bir tek tohumun hâli gibidir. Allah kime dilerse, ona kat kat verir. Allah, ihsânı bol olan, hakkıyla bilendir.” (el-Bakara, 261)

Allah Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurur:

“Kim Allah rızâsı için bir bağırtlak kuşunun yuvası kadar bir mescit inşâ ederse, Allah onun için Cennet’te bir köşk inşâ eder.” (İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte, 15/314-316)

VAKIFLARIN FAYDALARI

Şâyet vakıf şuuru olmasaydı, bugüne kadar yapılan birçok ilim, irfan, hayır ve hizmet faâliyetleri böylesine şümûllü bir şekilde gerçekleşemez, cihanşümûl bir medeniyet meydana gelmezdi. Vakıfların en mühim faydalarından biri de, servet sahiplerini israf ve sefâhatten alıkoymasıdır.

Bununla birlikte vakfın asıl gâyesi, Allâh’ın yüce rızâsına nâil olup âhiret selâmetine ermektir. Tâ başlangıcından beri vakıflar bu minvâl üzere kurulmuş, bu minvâl üzere devam etmiştir. Öyle ki bu gâye, «takarrub ilâllâh» şeklinde vecîzeleştirilmiş ve vakfın sıhhat şartlarından biri olarak kabûl edilmiştir.

Bu itibarla vakıf husûsunda derin bir hassâsiyete bürünmek, bu ilâhî emânete diğerlerinden daha çok riâyet etmek zarûrîdir.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Âbide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle Osmanlı, Erkam Yayınları