Suriyelileri Görünce Daha Az Şükrettiğimi Hissediyorum

RÖPORTAJ

Aziz Mahmud Hüdâyi Vakfı bünyesinde insani yardım çalışmalarına katılan saha uygulama personeli Ahmet Doğan ile Hüdâyi yardımları üzerine konuştuk.

Röportaj: Abdullah Güner, İlyas Ceyhan

Sizi tanıyabilir miyiz?

İsmim Ahmet Doğan. Aslen Bolu Yeniçağlıyım. Daha önce de Hüdâyi ile gönül bağımız vardı ama benim Hüdayi Vakfı’yla tanışmam 2006’da oldu. 2006 yılından beri vakfın değişik birimlerinde çalıştıktan sonra 2015’te Hüdâyi İnsani Yardım Birimi’ne geçtim. Burada çalışmaya devam ediyorum.

Bir erzak paketinin dağıtım hikâyesini bize anlatır mısınız?

Depoya gelen malzemeler, depo sorumlumuz İsmail Bey ve öğrenci arkadaşların yardımıyla kolilere yerleştirilerek paketleniyor. Bunu ayda 4 sefer tekrar ediyorlar.

Depomuzda ayda dört defa olmak üzere tek seferde 1000-1500 arası erzak paketi hazırlanıyor. Bizim 5 tane dağıtım aracımıza yüklenen erzak paketleri daha önceden bordrolarda isimleri belirlenen ailelere imza karşılığı veriliyor.

Aileler sizi (vakfı) nasıl buluyor? İhtiyaç sahibi aileler nasıl belirleniyor?

Bazen aileler bizi buluyor bazen de bizim bulduğumuz aileler oluyor. Bizi bulan aileler buraya ofise geliyor bize bilgilerini bırakıyorlar ya da telefonla bizi arayarak başvuru yapıyorlar. Buradan bir ekip gidip adresi alınan evde tahkikat yapıyor, yerinde görüp inceliyor. Gelir durumuna, ailenin yaşadıkları sıkıntılara bakılıyorlar. Bu inceleme rapor olarak komisyona sunuluyor. Komisyon onay verirse o aileye yardım ediliyor.

Bazen de yardımları dağıtan arkadaşlarımızla karşılaşabiliyorlar bu arkadaşlarımız da o ailenin tahkikatını yapabiliyor. Bu nedenle bizim yardım rakamlarımız her ay artıyor. 2015 yılının Ocak ayında 1500 aileye hizmet verirken, 2016 Ocak ayında 5 bine yaklaştığını hatta bunu geçtiğini söyleyebiliriz. Tabii, bunların çoğunluğu Suriyeli aileler olmakla beraber Afganistanlı, Iraklı, Kazakistanlı, Kırgızistanlı, Çeçenistanlı ailelerimiz de var Türkiye’den ailelerimiz de var.

Siz, Suriyeli mülteci kamplarına da Hüdâyi yardımlarını ulaştırdınız. Burada neler götürdüğünüzü ve yaşadığınızı anlatır mısınız bize?

Vakfımız, Kilis, Antep, Urfa, Hatay vb. sınırda kamp olan bölgelere yardım ediyor ve aynı zamanda sınırın ötesindeki kamplara da yardım gönderiyor.

Buralara daha çok gıda, bebek maması ve bezi, battaniye, yatak, ayakkabı, muhtelif giyim eşyaları vb. yardımlar oluyor. Bizde kamplarda daha çok neye ihtiyaç varsa onları göndermeye çalışıyoruz.

Biz bölgedeki kamplara gittiğimizde AFAD kamplarının iyi olduğunu gördük. Fakat diğer kamplar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Özelikle çadırlar kış şartlarında çok kötüydü. Altyapı olmadığı için çadırın zemininde bir şey yoktu. Suriyeliler bu şartlarda halının üzerinde yatıyorlar ve yağmur yağdığı zaman çadır çamurun içinde kalıyordu. Isınmaları sıkıntı oluyordu. Bebeklerin mama ve bezi problem olabiliyordu.

Suriyeli aileler özellikle nelere ihtiyaç duyuyor?

Gıda zaten başlı başına bir ihtiyaç… Özellikle bebek bezi ve maması lazım oluyor. Bebekler çok olduğu için hem sınırdaki kamplarda hem de İstanbul’daki Suriyeli ailelerde bu iki şeye çok ihtiyaç oluyor.

Sizi çok duygulandıran ya da heyecanlandıran bir olayla karşılaştınız mı?

İstanbul’da yardım ettiğimiz Suriyeli aileler, sınırdaki kamplarda yardım ettiğimiz Suriyeli ailelere göre sarayda yaşıyor gibi. Çünkü ben sınırdaki kampa gittiğim zaman (2014) çocukların ayağında ayakkabı yoktu, çamurun içinde yalınayak geziyorlardı.

Tabii yardım dağıtımına pek fazla katılmamakla birlikte gittiğim zamanlarda ister istemez sarsıyor sizi. Onların hayatını görünce kendinizin daha az şükrettiğini hissediyorsunuz.