Sırat Köprüsünü Nasıl Geçeceğiz?

HAYATIMIZ

Ebedî âleme intikâl eden her insan, saâdetini de felâketini de bu dünyadan kendisi götürecek. Dünya tarlasında ektiğini, mahşer meydanında biçecek.

Bugün tarlasını boş bırakan, yarın âhirette çok muhtaç olduğu ecirlerden mahrum kalacak. Tarlasına günah ve isyan tohumları eken ise, can yakıcı bir azâbın nedâmetinden başka bir şey elde edemeyecek.

Mevlânâ Hazretleri de kişinin ancak yaptıklarının mükâfâtını veya cezâsını bulabileceğini ifâde sadedinde:

“Sen hiç buğday ektin de arpa bittiğini gördün mü?” buyurmuştur.

HERKES AMELİNİN KARŞILIĞINI GÖRECEK

Îmân edip sâlih ameller işleyenler, bunların uhrevî mükâfatlarına nâil olurken, bunun aksine, îmansızlık, fısk u fücur, zulüm ve haksızlıklara dalanlar da bütün bu yaptıklarının uhrevî cezâlarına dûçâr olacaklar.

Velhâsıl; mahşer, hesap, Sırât, Cennet, Cehennem, hep bu dünyadaki hâl ve hareketlerimize göre tecellî edecek. O hâlde bugün geç kalmadan nefsimizi terbiye edip ilâhî emir ve nehiylere tam bir teslîmiyetle itaat etmeliyiz.

SIRÂT'I SELÂMETLE GEÇEBİLMENİN YOLU

Cenâb-ı Hak;

“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol…” (Hûd, 112) buyuruyor.

Yani bugün emrolunduğumuz gibi, sırât-ı müstakîm üzere dosdoğru yürümeliyiz ki, yarın âhiretteki Sırâtʼı selâmetle geçebilmeyi Yüce Rabbimiz nasîp ve müyesser eylesin.

Bunun için, ibadette, muâmelâtta, ahlâkta, kulluk hayatının her safhasında ve her nefeste ilâhî müşâhedenin altında olduğumuzun idrâki içinde bulunmalıyız. Zira Hak Teâlâ âyet-i kerîmelerde:

“…Nerede olsanız, O sizinle beraberdir…” (el-Hadîd, 4)

“Biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kāf, 16)

“Bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer…” (el-Enfâl, 24) buyuruyor.

ÂHİRETTE NEREYE GİTMEK İSTİYORSUNUZ?

İşte Cenâb-ı Hak, bu maiyyet ve ihsan şuuru içinde nefsimizi ıslah edip büyük bir titizlikle sırât-ı müstakîm üzere yürümemizi arzu ediyor.

Ömer bin Abdülaziz -rahmetullâhi aleyh-:

“Âhirette nereye gitmek istiyorsanız, hazırlığınızı ona göre yapın!” buyuruyor. Bizler de büyük bir takvâ hassâsiyeti içinde yaşamaya gayret edelim ki, İslâmʼın dosdoğru yolundan ayaklarımız kaymasın. Kurʼân ve Sünnetʼin tasvip etmediği yanlış yollara sapmayıp istikâmetimizi muhâfaza edelim ki, âhirette gitmek istediğimiz adrese selâmetle varabilelim.

Cenâb-ı Hak cümlemizi, ilâhî rahmet ve mağfiretine mazhar kıldığı bahtiyar kulları arasına lûtf u keremiyle ilhâk eylesin.

Âmîn!..

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2015 – Aralık, Sayı: 358, Sayfa: 032