Şeytan İnsanları Nasıl Kandırır?

İMAN

Evvelce temas etmiş olduğumuz üzere Âdem -aleyhisselâm-’ın şahsiyetinde kıyâmete kadar dünyâya gelecek olan bütün insanlık meknûz olduğundan, insanın tekrîmi keyfiyetinde herkesin bir hissesi vardır. Ayrıca Hazret-i Âdem’in şahsında bütün insanların da, şeytanın düşmanlığına muhâtap olduğu bir gerçektir. Çünkü nefsin sâhip bulunduğu bütün temâyüllerin ortaya çıkmasına kulun imtihânı nokta-i nazarından ihtiyaç vardı.

İNSANLAR SÜREKLİ TEYAKKUZ HÂLİNDE OLMALI

Bunun için de şeytan gibi bir muharrik lâzımdı. Ve beşe­rin cennetten dünyâya tardına sebep olan mâlûm yasak ağaca yaklaşma hâdisesi, şeytanın kı­yâmete kadar insandaki nefsânî temâyülleri ortaya çıkarması için zarûrî idi. Nitekim iblîs de, beşeriyetin nefsânî arzularını canlandırıp tahrîk ederek rûhâniyete engel teşkîl etmektedir. Bu yüzden insanoğlu sürekli teyakkuz ve intibah hâlinde olmak mecbûriyetindedir.

İşte bu hikmetlerle Cenâb-ı Hak, şeytana kıyâmete kadar mühlet vermiştir. Buna mukâbil de, insanlara af kapısını ölüm ânına kadar açık tutmuştur. Fakat kul, bu vesîleyle ağır bir âhiret imtihânına tâbî tutulmuştur. İsrâ Sûresi’nde şeytanın Allâh’tan müsâade istemesi ve Allâh Teâlâ’nın da ona izin vermesi câlib-i dikkat bir üslûbla şöyle anlatılmaktadır:

قَالَ أَرَأَيْتَكَ هـذَا الَّذِي كَرَّمْتَ عَلَيَّ لَئِنْ أَخَّرْتَنِ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ َلأَحْتَنِكَنَّ ذُرِّيَّتَهُ إَلاَّ قَلِيلاً. قَالَ اذْهَبْ فَمَنْ تَبِعَكَ مِنْهُمْ فَإِنَّ جَهَنَّمَ جَزَآؤُكُمْ جَزَاءً مَوْفُوراً. وَاسْتَفْزِزْ مَنِ اسْتَطَعْتَ مِنْهُمْ بِصَوْتِكَ وَأَجْلِبْ عَلَيْهِم بِخَيْلِكَ وَرَجِلِكَ وَشَارِكْهُمْ فِي الأَمْوَالِ وَالأَوْلاَدِ وَعِدْهُمْ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ إِلاَّ غُرُوراً

(İblîs dedi ki: Ey Rabbim!) Şu bana üstün kıldığına bir bak! Yemin olsun ki eğer bana kıyâmet gününe kadar mühlet verirsen, pek azı müstesnâ onun zürriyetini mutlaka hâkimiyetim altına alacağım. Allâh Teâlâ buyurdu ki: Çık git! Artık onlardan kim sana uyarsa hiç şüphesiz ki sizin cezânız tam bir karşılık olarak cehennemdir. Hem onlardan gücünün yettiği kimseleri sesinle (vesvesenle) yerinden oynat; onlara süvârilerinle, yayalarınla elinden gelen her türlü hîleyi yap; mallarda ve evlâdlarda kendilerine ortak ol ve onlara yalan vaatlerde bulun! Zâten şeytan, onlara ancak yalan ve aldatıcı şeyler va’deder.” (el-İsrâ, 62-64)

Bu âyet-i kerîmelerde şeytanın insana çokça musallat olduğu ve tesir ettiği mühim noklara temâs edilmektedir. Buna göre:

  • Şeytan ancak gücü yettiği ve hâkimiyeti altına aldığı kimselere vesvese verebilir.
  • İnsanı, fıtraten mütemâyil olduğu ve kolayca sapmasını sağlayacak her türlü lağviyât, nefse hitâb eden çalgı ve teğannîlerle aldatır. Âyette geçen “savt” kelimesi “insanı Allâh’a isyâna sevkeden her türlü ses” olarak tefsir edilmiştir.
  • Şeytan yalnız başına başaramadığı işlerde zaman ve mekânın îcâbına göre insanlardan ve cinlerden olan taraftarlarını kullanır.
  • İnsanları daha çok dünyâ malı ve evlâdlar yoluyla saptırır.

NEFS DE ŞEYTANIN LEHİNE ÇALIŞIYOR

Allâh Teâlâ’nın bu müsâadesi üzerine şeytan, nefsinde bir emniyet hissetti ve büyük bir sû-i edeple isyânının sebebini Cenâb-ı Hakk’a isnâd etmeye kalkışarak:

قَالَ فَبِمَا أَغْوَيْتَنِي َلأَقْعُدَنَّ لَهُمْ صِرَاطَكَ الْمُسْتَقِيمَ. ثُمَّ َلآتِيَنَّهُمْ مِنْ بَيْنِ أَيْدِيهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ وَعَنْ أَيْمَانِهِمْ وَعَنْ شَمَآئِلِهِمْ وَلاَ تَجِدُ أَكْثَرَهُمْ شَاكِرِينَ

“Dedi ki: «Öyle ise, beni azdırmana karşılık, yemîn ederim ki, ben de onları saptırmak için Sen’in doğru yolunun üzerine oturacağım… Sonra onlara önle­rinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve Sen, onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın!» (el-Arâf, 16-17)

قَالَ رَبِّ بِمَا أَغْوَيْتَنِي َلأُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي اْلأَرْضِ وََلأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ

(İblîs yine) dedi ki: «Ey Rabbim, beni azdırmana karşılık, ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim (kötülükleri güzel göstereceğim) ve onların hepsini mutlakâ azdıracağım!»” (el-Hicr, 39)

Büyük mutasavvıf Yahyâ bin Muâz (v. 258/872), şeytanın, insanı kandırmak için gösterdiği gayreti şöyle anlatmaktadır:

“Şeytan boş, biz ise meşgulüz; işimiz gücümüz var. O bizi görüyor, biz ise onu göremiyoruz. Biz unutuyoruz, o ise vazîfesini hiç unutmuyor. Ayrıca büyük düşmanımız olan nefs de şeytanın lehine çalışmaktadır.”

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Nebiler Silsilesi 1, Erkam Yayınları