Sevr Mağarası’ndaki Yılanın Hikâyesi

Nübüvveti

Yıllarca Peygamber Efendimiz’i görme hasretiyle Sevr Mağarası’nda bekleyen yılanın hikâyesi...

Sevr Mağarası’nda Allâh Resûlü, bir ara mübârek başla­rını Hz. Ebûbekir’in dizlerine koyup hafif bir uykuya dalmışlardı. O esnâda Hz. Ebûbekir, mağarada kendilerine çok yakın bir yerde küçük bir delik gördü. Herhangi bir zararlı haşerâtın çıkıp da Hz. Peygamber’i incitmemesi için hemen ayağını Allâh Resûlü’nü uyandırmadan o deliğin üzerine koydu.

İmtihân-ı ilâhî, gerçekten bir müddet sonra düşüncesinde haklı çıktı. Zîrâ bir yılan, Hz. Ebûbekir’in ayağını şiddetli bir şekilde ısırdı ve zehrini akıttı. O büyük sahâbî­nin canı o kadar yandı ki, Resûlullâh uyanmasın diye hiç kı­pırdamadıysa da, gözlerinden düşen birkaç damlaya mânî olamadı. Öyle ki, bu damlalar­dan bir tanesi Allâh Resûlü’nün vech-i mübâreklerine düştü. Bunun üzerine uyanan Hz. Peygamber:

“–Ne var yâ Ebûbekir? Ne oldu?” diye sordu.

Hz. Ebûbekir:

“–Bir şey yok yâ Resûlallâh!” dediyse de, Resûlullâh’ın ısrârı üzerine meseleyi anlatmak zorunda kaldı. (Beyhakî, Delâil, II, 477; İbn-i Kesîr, el-Bidâye, III, 223)

Allâh Resûlü, hemen mübârek tükrüklerini yılanın ısırdığı yere parmaklarıyla sürdüler. Allâh’ın lutfuyla daha o anda Hz. Ebûbekir’in acı ve ıztırâbı dindi, yarası şifâ buldu.

Zayıf bir rivâyete göre bu hâdise dolayısıyla Allâh Resûlü, yılana sordu:

“–Bu işi niçin yaptın?”

Yılan da şöyle dedi:

“–Yâ Resûlallâh! Ben yıllardır Sizi görmenin hasreti ile şu küçük delikte bekler du­rurdum. Tam arzuma nâil olacağım sırada, Sizi görebilme yolumun kapanmış olduğunu gördüm. Ancak muhabbetimin galebesine dayanamayarak onu kapatanı engellemek için ısırmak zorunda kaldım.”

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hz. Muhammed Mustafa 1, Erkam Yayınları