Sevgi Ne Kadar Güçlü Olabilir?

İHSAN

Sahâbe-i Kirâm, Allah Resûlü’nün sevdiği her şeyi sever, hoşlanmadığı şeyleri de sevmezlerdi.

Enes -radıyallâhu anh- şöyle anlatıyor:

“Bir terzi, yemek hazırlayıp Resûlullah’ı -sallâllâhu aleyhi ve sellem- dâvet etmişti. Beraberinde ben de gittim. (Ev sahibi sofraya) arpa ekmeği, içerisinde kabak bulunan bir çorba ve kadid (kurutulmuş et) getirdi. Resûlullah’ın -sallâllâhu aleyhi ve sellem- tabaktaki kabakları özellikle seçip yediğini gördüm. O günden beri kabağı sevmeye devam ediyorum. O günden beri benim için yemek yapılıp da içine kabak koyma imkânı olduğu müddetçe mutlaka yemeğe kabak koydururum.” (Müslim, Eşribe, 144-145)

Müşriklere esir düşen Zeyd bin Desine -radıyallâhu anh- ile Hubeyb -radıyallâhu anh-, işkenceyle şehîd ediliyorlardı. Ruhlarını teslim etmeden evvel her birine:

“–Hayatının kurtulmasına mukâbil, senin yerinde Peygamber’inin olmasını ister miydin?” diye soruldu. İkisi de bu tâlihsiz soruyu soran müşriğe acıyarak baktılar ve:

“–Bizim çoluk-çocuğumuzun arasında olup Peygamber’imizin burada olmasını istemek şöyle dursun, şu an bulunduğu yerde ayağına diken batmasına bile aslâ gönlümüz râzı olmaz.” cevabını verdiler.

Bu eşsiz muhabbet manzarası karşısında hayretten donakalan Ebû Süfyan:

“–Hayret doğrusu! Ben, dünyada Muhammed’in ashâbının Oʼnu sevdiği kadar önderlerini seven başka bir topluluk aslâ görmedim!” dedi. (Bkz. Vâkıdî, I, 360-362; İbn-i Sa‘d, II, 56)

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Fahr-i Âlem - Habîbi Hüdâ Hz. Muhammed Mustafâ, Erkam Yayınları