Sen De Zengin Olabilirsin

İnfak

Hazret-i Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem-, asıl zenginliğin, mal çokluğu ile değil, gönül zenginliği ile olduğunu belirtmişlerdir.

 Hazret-i Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, bütün müminleri gönül zengini olarak kabul ederdi. Ashâb-ı kirâmdan Ebû Zer -radıyallâhu anh-’ın dünyâlık olarak bir dikili taşı bile bulunmamasına rağmen Peygamber Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- ona: “−Yâ Ebâ Zer! Çorbana su kat ve infâk et.” (Müslim, Birr, 142) buyururdu. Zîrâ Ebû Zer -radıyallâhu anh-’ın çorbaya ilâve edebilecek bir bakliyâtı dahî yoktu.

 Kalbi zengin olana, cüzdan fakirliği bir zarar vermez. Kalb zenginliğiyle birlikte cüzdan zenginliği de olursa, bu onun gönül zenginliğini ve güzelliğini daha da artırır. Kalbi fakir olana da, cüzdan zenginliği bir fayda vermez. Üstelik onun gönül fakirliğini artırır. Kalbiyle berâber cüzdanı da fakir olanlar, -Allâh muhâfaza buyursun- iki cihân bedbahtı olurlar.

Hazret-i Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem-, asıl zenginliğin, mal çokluğu ile değil, gönül zenginliği ile olduğunu belirtmişlerdir. Buna göre herkes, kanaati kadar zengindir. Kanâat ise hadîs-i şerîfte bildirildiği gibi bitmez-tükenmez bir hazînedir. Gerçek müminler de, bu zenginlik nîmetine sâhip olup infakta bulunanlardır. İnfak, bir müminin hassâsiyetinin ve mükellef olduğu diğergâmlığın kâmil bir tezâhürüdür.

Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- Şam’a giderken deveye binme sırası kölesine geldiğinde, şehrin kapısına varmış olmalarına rağmen deveye ısrarla kölesini bindirmiş ve kendisi yaya, kölesi ise devenin üzerinde olduğu hâlde Şam’a girmişti. İşte bu da, kâbına varılmaz bir infak ve îsâr tezâhürüdür.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Vakıf İnfak Hizmet