Sami Efendi'nin Hayatından Çizgiler

VİDEOLAR

Mahmud Sâmi Ramazanoğlu nasıl biriydi? Muhterem Üstaz Mahmud Sâmi Ramazanoğlu'nun hayatından çizgiler...

Muhterem Üstaz Mahmud Sâmi Ramazanoğlu (k.s.) Hazretleri bütün ömürlerini İslâm'a hizmetle geçirmişler, İslâm'ın yücelmesi için çalışmışlardır.

Hayatlarını, Kur'ân-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye çizgisinde "kâmil insan" yetiştirebilmek için vakfetmişler, Allah zikrini kalplere, Resûlullah sevgisini gönüllere ve Kur'ân ahlâkını hayata nakşedebilmek için gayret sarf etmişlerdir. Bu eğitim çizgisini sohbetleriyle ve eserleriyle devam ettirmişler, pek çok kâmil insanın yetişmesine vesile olmuşlardır.

Sohbetlerde Kur'ân-ı Kerim'den âyetler ve hadis-i şerifleri izah ederler, sahabe-i kirâm ve evliyaullah menakıbıyla da mevzuun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olurlardı.

Muhterem Üstaz, insanın mükerremiyeti, şerefini vurgulayarak, onun boş yere yaratılmadığını ve başıboş da bırakılamayacağını telkin ederek, şu meâldeki âyetlerle intîbaha davet ederlerdi:

"Biz Âdem oğullarını mükerrem kıldık." (İsrâ: 70)

"Hakikaten Biz insanı ahsen-i takvim -en güzel kıvamda- yarattık."(Tîn: 4)

"Sizi abes olarak -boş yere- mi yarattık zannediyorsunuz"(Mü'minûn: 115)

"İnsan başı boş bırakılacağını mı zannediyor?"(Kıyâme: 36)

MÜKERREM İNSAN OLABİLMENİN ŞARTI

Bilhassa sohbetlerinin sonunda riâyet edilmesi gerekli şu beş temel esası maddeler halinde sık sık hatırlatırlar, bunlar mükerrem insan olabilmenin şartıdır buyururlardı.

  1. Helâl gıda almak ve az yemek
  2. Kur'ân-ı Kerim'i, mânâsını bilerek okumak ve namazı huşû ile kılmak.
  3. Zikrullah'a devam etmek
  4. Gece az uyumak
  5. Salihlerle oturmak, sâdıklarla beraber olmak.

Muhterem Üstaz İslâmî hayat yaşamaya teşvik ederler, "Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz! Nasıl ölürseniz öyle diriltilirsiniz!" hadisini okuyarak İslâm'ın dünya ve âhiret beraberliğine işaret ederlerdi.

Her alınıp verilen nefesten hesaba çekileceğimizi, her an Allah'ın huzurunda olduğumuzun şuuruna ermemiz gereğini "Nerde olursanız olun O sizinle beraberdir." "Biz insana şahdamarından daha yakınız" âyetleriyle bildirirler ve hiç bir an Allah'dan gâfil olunmamasına dikkat çekerlerdi.

Allah'ın nazargâhı olan kalbin temizliğine büyük itinâ gösterirlerdi. Sevgili Peygamberimiz'in; "Vücutta bir et parçası vardır. O salih olursa bütün vücut salâh bulur. O bozulursa bütün vücût hastalanır." buyurduklarını zikrederek kalbî zikre ehemmiyet verirler ve salâhına çalışılmasını isterlerdi.

İnsanın en büyük düşmanının Nefs olduğunu belirler, "Nefsini günahlardan temizleyen muhakkak necat buldu" (Şems, 9) "Ben nefsimi tebrie etmem. Çünkü nefis olanca şiddetiyle kötülüğü emredendir." (Yusuf 53) âyetleriyle nefsin mertebelerini izâha çalışırlardı.

KAÇ ÇEŞİT NEFİS VARDIR?

İnsanda altı nefis vardır, l. Nefs-i emmare 2. Nefs-i levvame 3. Nefs-i mutmeinne 5. Nefs-i raziye 6. Nefs-i mardiyye. Nefsi tezkiyenin cihad-ı ekber olduğunu sık sık hatırlatan Muhterem Üstaz, nefsi ıslah etmeye "kâmil insan" olmaya çalışmanın zaruretini telkin ederdi.

EN GÜZEL KISSALAR

Nefsin tuzaklarının anlatıldığı, Rabbimizin "ahsenü'l-kasas- en güzel kıssalar" diye vasıflandırdığı Yusuf Sûresi Tefsiri'ni kendi yazdıkları defterden sık sık okurlardı.

Bu sûrede Yusuf aleyhisselâm'ın başından geçenler anlatılmaktadır. Köle iken Allah'a teslimiyetin ve itaatın neticesi sultan olan Hz. Yusuf 'un karşısında Züleyha sûretinde dikilen nefsi emmare ıslah edilir, Müslüman olur. İnsanı mükerrem kılacak ruh, kalp, sırr, nefis ve nûranî kuvvetler anlatılır.

İnsan imanını hâlis kılmalı, ihlâs için kalbi tasfiye ve nefsi tezkiyeye gayret etmelidir.

Muhterem Üstaz sevenlerinin Kur'ân'la iç içe olmalarını eserleriyle de temin etmek istemiş onlara Kur'ân'dan örnek şahsiyetleri "Hz. İbrahim", "Hz. Yusuf', "Yunus-Hud" gibi Peygamberlerin anlatıldığı sûrelerin tefsirini hazırlamıştır. Bu eserlerde Peygamberlerin tevhid mücadelesi ve mücahedesini ortaya koyarak imanın kalplere yerleşmesini sağlamıştır.

Sevgili Peygamberimizin; "Ashabım yıldızlar gibidir. Hangisine iktidâ ederseniz hidâyeti bulursunuz" buyurduğu Sahabe-i Kirâm'ın belli başlılarının hayatlarını Müslüman oluşlarını, İslâmî tebliğdeki azimlerini, gayretlerini, fedakârlıklarını, kahramanlıklarını onlardaki Resûlullah sevgisini ve cihad ruhunu anlatarak, İslâm'ın gelişmesi ve sâadet çağının neşesini bugüne taşımışlardır.

Düşman iken dost olanlar, birbirlerine vâris olacak şekilde kardeşlik kurarak, dünyanın en mes'ud ve en güzel inkilabının en kolay ve en kısa zamanda nasıl tesis edildiğine dikkat çekmişlerdir.

ASHAB-I KİRAM MENAKIBI

Hazreti Ebû Eyyüb (r.a.) ile başlayan "Ashab-ı Kirâm Menakıbı" eseri iki kitap halinde 51 sahabeyi anlatmaktadır. "Seyfullah" diye bilinen "Hazreti Halid bin Velid" (r.a.) 'ı ise müstakil olarak kaleme almışlardır.

Resûlullah'ın; "Ebûbekir'i sevmek, Allah'ın afvını icab ettirir. Ömer'i sevmek günahları ortadan kaldırır. Osman'ı sevmek imanı kuvvetlendirir. Ali'yi sevmek Cehennem ateşini söndürür." buyurduğu, İslâm'ın ilk dört halifesi, Sevgili Peygamberimiz'in güzide dostları "Hulefa-i Raşidin"in ayrı ayrı meziyetlerinin anlatıldığı eserleri de ümmetin istifadesine sunmuşlardır.

Peygamberimizin vefatından sonra yapılan hizmetler, mücadeleler ve İslâm'ın birliğini sağlama gayretleri, halife seçimi gibi mevzular bu dört kitapta tafsilâtıyla anlatılmıştır.

İSLAM'IN İLK ORDUSU

İslâm'ın yeryüzündeki ilk ordusu nasıl kuruldu? Onları canları pahasına tehlikelere attıran kuvvet ne idi? Belki karşısında dayısı, oğlu, torunu vardı. Ama onu öldürmek için hücûm edecekti. Bu hangi mânevî güç ile sağlandı ve nasıl bir teslimiyet ki onları karşı karşıya getirdi ve kılıç çektirdi.

İslâm'ın üç büyük savaşını anlatan Bedir, Uhud, Tebük eserlerinde bu sorulara cevap bulmak mümkün. Bu harb safhaları Kur'ân-ı Kerim'de anlatıldığı şekilde nakledilmiştir. Bir mânâda Bedir Gazvesinde Enfâl Sûresi'nin, Uhud Gazvesi'nde Al'i-İmran Sûresi'nin bir bölümü, Tebük Seferin'de de Tevbe Sûresindeki âyetleri tefsir yapılmıştır.

Kur'ân'la birlikte hadiseleri takip, eserlere ayrı bir canlılık kazandırmakta, yeri geldikçe ashabın kahramanlık menkîbelerinin anlatılması da derûnî bir tesirle müslümandaki güç ve kuvvetin yegâne kaynağının "Allah inancı" olduğu telkin edilmektedir.

Ne kadar Allah'a yakın isek o kadar galibiz. "Eğer siz Allah'ın dinine yardım ederseniz Allah da size yardım eder" "Eğer Allah Teâlâ size yardım ederse, size galib kimse gelemez," âyetleriyle imanın kalplerde sebat bulmasına çalışılmıştır.

Muhterem Üstaz, İslâm insanının kişiliğini her yönüyle anlatarak müslümanı eğitiyordu. Zira insanımızın yeniden inşâsı gerekli idi. O da ancak Kur'ân'a yöneltmek, asr-ı sâadet neşesini yaşatmakla mümkün olacaktı. İşte Muhterem Üstaz bunu yaptı. Kitap ve sünnete dayanmayan bilgiden, hâlden kerametten uzak kalınmasını tavsiye eder, esas yolun istikamet üzere hayatını devam ettirmek olduğu üzerinde ısrarla dururlardı. Çok defa "Emrolunduğun gibi dosdoğru ol" emrini hatırlatarak sevdiklerinin muamelelatta sağlam, söz ve davranışlarında istikamet üzere hareket edip, takvayı seçmelerini tavsiye ederlerdi.

SAMİ EFENDİ'NİN SOHBETLERİ

"Yolumuz sohbet yoludur" düstûruna göre "kâmil insan" yetiştirmeye gayret eden Muhterem Üstaz'ın muhtelif zamanlarda yaptıkları sohbetleri 6 cilt halinde Erkam Yayınları arasında neşredilmiştir.

İnsanlara yaklaşmanın yolu ancak sevgidir. "Kişi sevdiğiyle beraberdir" hadisini tekrar ederler, kimi seviyorsan yarın âhirette onunla haşrolacaksın, gâfil olunmamalı. "Zalimlere meyletmeyin" âyetine de sık sık işaret ederek "gönüllerde dahî zalimlere karşı meyil olmamalı" buyururlardı.

"O daima yaşayandır. O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O halde O'na dininde ihlâs (ve samimiyet) erbabı olarak "Hamdolsun kâinatın Rabbı olan Allah'a (diye) dua edin..." (Mü'min 65) âyeti kerimesini âhir ömürlerinde kendilerine vird edinmişler, yakınlarına da okumalarını tavsiye etmişlerdir.

Sevenlerini son nefesine kadar Kur'ân'a çağıran bir Allah dostu idi O.

Sevgili Peygamberimizin Kur'ân hakkında: "Kim ona dayanarak konuşursa doğruyu söyler. Kim onunla amel ederse ecir alır. Kim onunla hükmederse âdil olur. Kim ona çağırırsa hidâyet bulur." tavsiyeleriyle irşad çizgisini belirlemiş ve bu eğitimle dinde hâlis mü'minlerin yetişmesine vesile olmuşlardır. Cenab-ı Hak'dan gösterdiği çizgide hayat sürmeyi, fâtihalar ve yâsinler göndererek şefâatlarını niyaz ederiz.

Kaynak: Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, Sayı: 60