Robert Davila’nın Hidayet Hikayesi

VİDEOLAR

Amerika’da yaşayan, 30’lu yaşlarda genetik bir hastalık nedeniyle vücudu felç olan Robert Davila’nın hidayet hikayesi…

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“…Allah kime hidayet ederse, işte o hakka ulaşmıştır, kimi de hidayetten mahrum ederse artık onu doğruya yöneltecek bir dost bulamazsın.” (Kehf, 17)

Resûlullah (s.a.v.) buyurdular:

“Ben ancak Peygamberim. Hidâyet benim elimde değildir. Hidâyet elimde olsaydı yeryüzündeki herkes îmân ederdi. İblis de ancak kötülüğün süsleyicisidir. Dalâlet onun elinde değildir. Dalâlet onun elinde olsaydı yeryüzündeki herkes dalâlete düşerdi…” (Münâvî, II, 571)

ROBERT DAVİLA’NIN HİDAYET HİKAYESİ

Amerika’nın kiliselerle dolu bir kasabasında, otuzlu yaşlarda genç bir çiftçi olan Robert Davila, genetik bir hastalığı ortaya çıkarak boynundan aşağısı felç kalır. Hâlen kalmakta olduğu bakımevinde, oda arkadaşı ile Allah Teâlâ’dan bahseden sohbetleri olur.

Robert’ın âilesi, dinlerine bağlı bir Hıristiyandır ve her hafta bir rahip bakımevine gelip duâ etmektedir. Ölen oda arkadaşından hâtıra kalan bir haç işaretli kolye, yatağının baş ucunda asılıdır. Bir gece, Robert rüyasında birisini görür. Bu kişi, isminin “Muhammed (s.a.v.)” olduğunu söyler ve haç işaretini göstererek der ki:

“-Allah, kendilerine ibadet edilsin diye elçiler, Peygamberler göndermez. Allah, elçiler gönderir ki, böylelikle siz Allâh’a ibadet edesiniz. Ve Îsâ (a.s.) da bir insandı, çarşı pazarda dolaştı, yiyecek yedi.”

Rüyası böylece biter Robert’ın... Uyandığında tek bildiği, rüyasında öğrendikleridir. Âilesinin onun için aldığı, ses düzeneği ile çalışan bilgisayarı ile internete girebilen Robert, “Muhammed (s.a.v.) kim?” diye araştırır. İslâm Dîni’ni bulup Müslüman olur.

Daha sonra, chat ortamında kendisine Kur’ân-ı Kerîm’i öğretecek birisini arar. Skype üzerinden, Mısırlı bir kardeşten Kur’ân-ı Kerîm öğrenir. On tane sûre ezberler, gözleri ve ağzı dışında hiçbir yerini oynatamayan o felçli hâliyle namazlarını kılmaya başlar, Kur’ân’ı anlamak için videolar izler… Hattâ bir gün sesli bir şekilde Kur’ân okurken, bakımevine gelen tamirci bir Müslümanın kendine gelmesine vesîle olur. Çünkü bu kişi, câmi uzak diye gitmediği gibi, hissettiği boşluğu kiliseye giderek gidermeye çalışmaktadır. Kiliselerle dolu bir Hıristiyan kasabasında, başucundaki haç işaretini bile kaldıramayacak durumda felçli olan Robert’ın hidâyeti, onda şok etkisi yapar.

Hikâye, ana hatlarıyla böyle… Rabbimizin izni ve lûtfu oldukça, imkânsız diye bir şey nasıl olabilir ki zaten?

Kaynak: Didar Meltem Erdem, Bir Arz-ı Hâl, Şebnem Dergisi Aralık-2016