Rasûlullah'ın Torun Sevgisi

Ailesi

Mü’min, Allâh -celle celâlühû-’yu aşk ile tanıdığı ve onda fânî olduğu zaman kalbi bütün varlıklardan boşalır. Yalnız onunla dolar. Dünyevî ve beşerî arzular ömrünü tüketir. Âşık gönül, yalnızlıkta ve kalabalıklarda yalnız Rabbi ile ünsiyet hâlindedir.

«Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!» (Hûd, 112) emr-i celîli içinde, yâni istikâmette saâdeti bulur. Allâh Teâlâ böyle kulunu derin hakîkatlere vâkıf kılar.

Cenâb-ı Hak, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i beşeriyete «örnek şahsiyet» olarak armağan etmiştir. Beşerî kademeleşmenin her noktasındaki mü’mine örnek, -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’dir.

Rivâyet edilir ki, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, beşeriyet hâlinin galebesi muktezâsı, torunları Hasan ve Hüseyin’e karşı kalbinde olması gerekenden fazlaca bir sevgi duymuştu. Bunun üzerine Cebrâil -aleyhisselâm- geldi ve Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e sordu:

“–Onları çok mu seviyorsun?”

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurdular:

“–Evet, seviyorum.”

O zaman Cebrâil -aleyhisselâm- şu haberi bildirdi:

“–Onların biri zehirlenecek, diğeri de şehîd edilecek…”

Bu hâdiseden sonra Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, gönlündeki gözünün nûru torunlarının sevgisini dengeledi. (Abdülkâdir-i Geylânî, Fethu’r-Rabbânî, s. 314)

Bu da göstermektedir ki muhabbeti Allâh’tan gayri bir varlık hakkında lâyık olan hadden fazla bir derecede gerçekleştirmek, ind-i ilâhîde makbûl değildir.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Son Nefes, Erkam Yayınları, 2013