Rahmet İnsanı Kimdir?

HAYATIMIZ

Merhamet, îmânın ilk meyvesidir. Merhamet, bir mü’minin îmânını tescil eden bir alâmet-i fârikadır. Bu yüzden mü’min, aynı zamanda rûhundan rahmet taşıran bir insandır. İşte 8 özelliği ile rûhundan rahmet taşıran insan...

1.Rahmet insanı; cömerttir, fedakârdır, müşfiktir, veren eldir. Yağmur gibi, gittiği her yere hayat bahşeder. Bahar meltemleri gibi, geçtiği her yerde huzur ve ferahlık tevzî eder.

2.Rahmet insanı; zarar değil, fayda verir. Zira Efendimiz (s.a.) buyuruyor ki:

“Mü’min, bal arısına benzer. Temiz olanı yer (yani helâl yer), temiz olan şeyler ortaya koyar (yani Hakk’ın rızâsına uygun işler yapar), temiz yerlere konar (yani sâlih ve sâdık kişilerle görüşür) ve konduğu yeri ne kırar ne de bozar.” (Ahmed, II, 199; Hâkim, I, 147)

3.Rahmet insanı; incitmez, incinmez.

4.Rahmet insanı; bollukta şımarmaz ve taşkınlık yapmaz, darlıkta isyan etmez, sabırla merhaleler kateder.

5.Rahmet insanı; fakirlerin, yetimlerin, kimsesizlerin duâlarının tâlibidir.

6.Rahmet insanı; bütün ümmeti kendine zimmetli addeder. Kendini devrin akışından mes’ûl görür.

7.Rahmet insanı; sadece kendisine, evlâdına, yakınlarına değil, din kardeşi olarak bütün ümmet-i Muhammed’e, yaratılışta eşi olarak bütün insanlığa, kendisine emânet olan bütün mahlûkâta, şefkat ve merhamet tevzî eder.

8.Rahmet insanı; çorak insan değil, bereket tevzî eden insandır. Güneş gibi en kuytu ve ücrâ köşeleri dahî aydınlatır.

İşte bu hakîkatlerin bir tezâhürü olarak, tarih boyunca İslâm toplumları, şefkat ve merhametin müesseseleştiği vakıflarla donanmıştır. Nitekim sahâbe-i kirâmdan Câbir (r.a.) diyor ki:

“Muhâcirler ve Ensâr’dan imkân sahibi olup da vakfı bulunmayan bir tek kişi bilmiyorum.” (İbn-i Kudâme, el-Muğnî, V, 598)

İşte bu rahmet insanlarından teşekkül eden rahmet toplumu, tarihte emsâli görülmemiş bir “fazîletler medeniyeti” inşâ etti. O medeniyetin tâkipçisi olan ecdâdımız Osmanlı da, toplumu vakıflarla âdeta bir ağ gibi ördü. Sarılmadık yara bırakmadı. İnsanın problemini çözdükten başka, hayvanâta ve nebâtâta dahî hizmet eden vakıflar kurdu.

OSMANLI VAKIFLARININ YAPTIĞI HİZMETLER

Pâdişâhından sıradan bir ferdine kadar bu toplum, büyük bir tasavvuf mektebinde yetişti. Halk ile beraber bütün sultanlar, Edebali silsilesinden feyz aldı. Bütün gönüller, sanki bir rahmet dergâhı hâline geldi.

İşte o fazîletler medeniyetinde;

  • Hamallar için her mahalleye, küfelerini koyup dinlenebilecekleri mola taşları yapılmıştı.
  • Hizmetkârların, işleri esnâsında kazâ ile kırdıkları eşya sebebiyle azarlanıp kalpleri kırılmasın diye, o zararı tazmin etmek için vakıflar kurulmuştu.
  • Nezâket, zarâfet ve insana verilen kıymette öyle bir kemâle ulaşılmıştı ki, akıl hastalarına bile “muhterem âcizler” diye hitâb edilmekteydi.
  • Yüksek iffet ve hayâ duygusu sebebiyle ihtiyacını arz edemeyen yoksulların, ihtiyacı kadar para alabileceği sadaka taşları ihdâs edilmişti. Böylece veren alanı, alan vereni görmüyordu. Verenin ihlâsı, alanın haysiyeti korunuyordu.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 364. Sayı, Haziran 2016