Peygamberlerin Hikmetli Nasihatleri

Peygamberler Tarihi

Dünyada kazanılan zenginlik, sahibine en fazla kabre kadar yoldaşlık eder. İnsanın dünyadan kabre götürebileceği, zâhiren yalnızca bir kefenden ibârettir. Bâtınen ise insan, îmânı ve amelleriyle kabre girecektir. Bu itibarla dünyanın vefâsız servetine güvenmemek, geçici zevklerine aldanmamak gerekir.

Rivâyete göre yaptığı seferlerle yeryüzünün tamamına hâkim olan Zülkarneyn (as) vefatından evvel şu vasiyette bulunmuştur:

“Beni yıkayın, kefenleyin! Sonra bir tabuta koyun! Yalnız kollarım dışarıya sarkık kalsın! Hizmetkârlarım arkamdan gelsin! Hazinelerimi de katırlara yükleyin! Halk, benim son derece ihtişamlı bir saltanat ve dünya mülküne rağmen eli boş gittiğimi, hizmetkârlarımın da, hazinelerimin de bu dünyada kaldığını, benimle beraber gelmediğini görsün! Bu yalancı ve fânî dünyaya aldanmasın!..”

Âlimler bu vasiyeti şöyle îzah etmişlerdir:

“...Dünya, baştanbaşa benim idârem altında idi. Sayısız hazinelere sahip oldum. Fakat dünya nîmetleri kalıcı değildir. İşte gördüğünüz gibi mezara eli boş gidiyorum! Dünya malı dünyada kalır. Siz, âhirette faydası olacak işlere bakın!..”

HZ. MUHAMMED'İN (sas) ÜMMETİNE 5 NASİHATİ

Allah Rasûlü de biz ümmetine şu hikmetli nasihatte bulunmuştur:

“...Size beş haslet vasiyet ediyorum ki Allah onlarla sizin için hayır hasletlerini kemâle erdirsin:

1- Yiyemeyeceğiniz şeyleri toplamayınız;

2- İçlerinde oturamayacağınız binalar yapmayınız.

3- Yarın bırakıp gideceğiniz şeylerde başkalarıyla çekişmeyiniz.

4- O’na kavuşup huzûrunda toplanacağınız Allah’tan korkunuz.

5- Varacağınız ve orada ebedî kalacağınız yer için hazırlıkta bulununuz.” (Ali el-Muttakî, Kenzü’l-Ummâl, hd. no: 1363)

Velhâsıl son nefeste aldandığını anlayıp da dünyayı suçlamak faydasızdır. İnsan, dünya nîmetleri peşinde koşarak îman ve fazîlet hayâtına girmemekle ancak kendine yazık etmiş olur. Bitip tükenmek bilmeyen emeller, gelgeç sevdâlar ve fânî lezzetler uğruna sonsuz bir istikbâli hebâ etmek ne hazindir. Düşünmek gerekir ki, ne dünyada ölümden kaçacak bir zaman ve mekân, ne kabirde tekrar geriye dönecek bir imkân, ne de kıyâmetin şiddetinden sığınacak bir barınak vardır.

Cenâb-ı Hak, cümlemizi dünyevî imtihan tecellîleri karşısında ihlâsını koruduğu, firâset ve basîret sahibi, takvâ ehli kullarından eylesin! Dünya ve ukbâyı sâlih kullarına gösterdiği gibi hakîkî vechesiyle görebilmemizi, her hâlükârda kalben âhirete dönebilmemizi lutf u keremiyle ihsân eylesin! Âmîn...

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlakından 1, Erkam Yayınları, 2011