Peygamberimizin Oruç Tuttuğu Günler

Şahsiyeti

Peygamberimiz hangi günler oruç tutardı? Peygamberimizin oruç tuttuğu günler...

Allah Resûlü Efendimiz, sadece zât-ı âlîlerine mahsus bir husûsiyet olmak üzere dünyâlık nâmına bir şey saklamaz, elinde ne varsa onu Allah yolunda harcardı. Sahâbeden Ebû Zer (r.a.) nakleder:

Hazret-i Peygamber’le Medîne kenarında bir taşlık arâzîde yürüyorduk. Karşımıza Uhud dağı çıktı. Hazret-i Peygamber bana:

“Yâ Ebu Zer!” dedi. Ben de:

“–Buyur yâ Resûlallâh!” dedim.

Buyurdu ki:

“–Yanımda şu Uhud Dağı kadar altın olsa, bu beni sevindirmez. Bir borcu ödemek için ayırdığım hâriç, yanımda bir dinar bulunduğu hâlde üç gün geçmesini istemem.” (Müslim, Zekât, 32; Buhârî, İstikrâz, 3)

Ramazan orucundan başka mü’minlere farz kılınmış oruç olmadığı hâlde, Resûlullah’ın hiç oruç tutmadan geçirdiği ay veya hafta pek nâdirdir.

Hazret-i Ayşe buyuruyor ki:

“Resûl-i Ekrem bâzen sürekli olarak oruç tutardı. Öyle ki, artık bir daha orucunu bozmayacak zannederdik.” (Buhârî, Savm, 53)

PEYGAMBERİMİZİN TUTTUĞU 4 NAFİLE ORUÇ

Peygamber Efendimiz’in Ramazan’a ilaveten tuttuğu rivayet edilen dört nafile oruç vardır.

  • Her ayın on üç, on dört ve on beşinci günlerinde,
  • Şevval’de altı gün,
  • Muharrem’de âşûre orucunu ihmâl etmezlerdi.
  • Bunlara ilâveten pazartesi ve perşembe oruçları da âdetiydi.

Bâzı zamanlarda iki, bazen üç gün arka arkaya hiçbir şey yemeden içmeden savm-ı visâl tutarlardı. Sahâbîden bir kısmı da aynı şeyi yapmak isteyince:

“Siz buna tâkat getiremezsiniz.” buyurarak onları bundan men ederlerdi. (Buhârî, Savm, 48)

PEYGAMBERİMİZİN FİİL VE DAVRANIŞLARI

Dolayısıyla şu hususu ifâde etmeliyiz ki, Hazret-i Peygamber’in bizlere yegâne rehber ve örnek olduğunu bilmek kadar, O’nu örnek alıştaki ölçümüzü bilmek de son derece mühim ve zarûrîdir. Zîrâ O’nun fiil ve davranışları:

1- Sadece kendisine mahsus,

2- Herkese şâmil, olmak üzere iki kategori teşkil eder.

Bu itibarla bizler, sadece O’nun şahsına münhasır olan ulvî fazîletlerde O’nu örnek almakla mükellef değiliz. Zaten böylesi yüksek hâl ve davranışlar, bir nevî yıldızlardaki ölçülerdir ve bu tip davranışlar sergilemeye tâkat getiremeyiz. Ancak ikinci kısma giren hâl, davranış ve sözlerde ise, istîdâd ve gücümüz ölçüsünde bir ömür O’nu taklîd ve tâkîb edip O’nun nûrlu izinde yürümekten mes’ûl ve mükellefiz.

Hiç kimse beşerî kemâlâtta Peygamber Efendimiz Hazret-i Muhammed’in (s.a.v.) seviyesine eremezse de, kâbiliyeti ve gücü nisbetinde O’nun izinde yürüyen herkes, kendi âleminde bir küçük Muhammed olabilir. Nitekim milletimizin, vatan müdâfaasında bulunan kahraman askerine Mehmetçik adını vermesi de bu ince düşünceden mülhemdir.

Kaynak: Üsve-i Hasene, Erkam Yayınları