Peygamberimiz'e Verdiğimiz Söz!

PEYGAMBERİMİZ

Peygamber Efendimiz'e (s.a.v) hem dil ile hem gönülden tam teslim olmuş sahabe efendilerimiz bizlere her müminin Allah'a (c.c) ve Resulü'ne (s.a.v) tam manada teslim olması gerektiğini göstermiştir. Onlar ne canlarından ne de malların korkmaksızın 'İşittik ve itaat ettik.' dediler. İşte gökteki yıldızlar misali sahabî efendilerimiz...

“–Yâ Rasûlâllah! Ne ile emrolunduysan onu yap, biz Sen’inle beraberiz. Allâh’a yemin ederim ki, biz Sana İsrâiloğulları’nın Musa -aleyhisselâm-’a dediği gibi demeyiz. Onlar Hazret-i Musa’ya;

“…Sen ve Rabbin gidin savaşın. Biz burada oturacağız.” (el-Mâide, 24) demişlerdi.

Sen’i hak peygamber olarak gönderen Allâh’a yemin ederim ki, şayet Sen bizi (çok uzak bir mevki olan) Birkü’l-Gımâd’a kadar yürütsen, Sen’inle birlikte olduktan sonra daha fazla güçlüğe bile katlanırız. Sen’in sağında, solunda, önünde ve ardında düşman ile sonuna kadar çarpışmaya her an hazırız!..” (Buhârî, Meğâzî, 4, Tefsîr, 5/4; Vâkıdî, I, 48)

SADAKAT VE TESLİMİYET DOLU SÖZLER

Hazret-i Mikdâd’ın bu girizgâhının ardından ensardan Sa‘d bin Muâz -radıyallâhu anh- da ayağa kalktı ve şöyle dedi:

“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Bizler Sana inandık, Sen’i tasdîk ettik. Getirdiğin Kur’ân ve Sünnet’in hak olduğuna şahâdet ettik. Bu yolda her sözünü dinlemek ve itaat etmek üzere Sana kesin söz de verdik!

Yâ Rasûlâllah! Nasıl dilersen öyle yap! Sen’i hak peygamber olarak gönderen Allâh’a yemin ederim ki, Sen bize şu denizi gösterip içine dalsan, Sen’inle birlikte biz de dalarız, içimizden hiç kimse de geri kalmaz! Sen’in, yarın bizi düşmanımızla karşı karşıya getirmenden de hoşnutsuzluk duymayız. Savaşta sabır ve sebat göstermek; düşmanla karşılaşınca da sadâkatten ayrılmamak, bizim şiârımızdır. Umulur ki Allah, Sana bizden, gözünü aydın edecek şeyler gösterecektir! Haydi yâ Rasûlâllah, bizi Allâh’ın bereketine doğru yürüt!”

Bu sadâkat ve teslîmiyet dolu sözler üzerine Allah Rasûlü’nün mübârek sîmâları tebessümle doldu, hayır duâ etti ve zaferle müjdeledi. (Müslim, Cihâd, 83; Vâkıdî, I, 48-49; İbn-i Hişâm, II, 253-254)

İMANLARINDAN TAVİZ VERMEYENLER

Akāidin muhkem hâle gelmesinin ehemmiyetini, Cenâb-ı -Hak, Kur’ân-ı Kerim’de Hazret-i Musa’ya îmân eden sihirbazların kıssasıyla gösterdi. Onlar îmanları sebebiyle firavun tarafından hunharca katledilmekle tehdit edilmiş, en ufak bir taviz göstermeden metânetle şehâdete yürümüşlerdi.

Kavmine hakkı ve hakikati ifade ettiği için katledilen ve şehâdete seve seve yürüyen Habîb-i Neccâr da tevhidi muhafazanın Kur’ânî bir misâli oldu.

Îmanları uğruna ateşlere atılan Ashâb-ı Uhdûd da ashâb-ı kirâma ve bize misal oldu.

İşte muhâcirler de 13 yıl bu mücadeleyi yaşadılar. Nice zulümlere bu îmanla tahammül ettiler. Onların istinâd ettiği en büyük kuvve-i mâneviye, onları gece-gündüz nurlandıran Allah Rasûlü’nün muhteşem ahlâkı ve dâvâsına olan muazzam îmânı idi.

Kaynak: osmannuritopbas.com