Peygamberimiz Namazda Nasıl Secde Yapardı?

Siyer-i Nebî

Peygamberimizin secdesini nasıl yapardı? Allah’a en sevgili amel hangisidir? Namaz ve Peygamberimizin secdesi ile ilgili hadis-i şerifler.

Hz. Âişe (r.a) şöyle buyurur:

“Allâh Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri namazı farz kıldığı zaman, (Akşam hâriç) seferde ve hazarda ikişer rekât olarak farz kılmıştı. Daha sonra sefer namazları oldukları gibi bırakıldı, hazar namazları ise (ikişer rekât) ziyâdeleştirildi.” (Buhârî, Salât, 1)

Akşam namazı gündüzün vitridir. İlk farz olduğu zaman üç rekât olarak farz olmuştur.

Diğer rivayetlerden anlaşıldığına göre, dört rekâtlı namazlardaki ikişer rekât ziyâde, hicretten bir sene sonra farz kılınmıştır. Sabah namazının iki rekât olarak bırakılması, bazılarına göre, kıyâm ve kıraatinin uzun olması sebebiyledir.

PEYGAMBERİMİZ NASIL SECDE EDERDİ?

Abdullah bin Mâlik (r.a) şöyle demiştir:

“Nebiyy-i Ekrem namazda secde ederken koltuklarının aklığı görünecek derecede kollarını açar, (beden-i şerîfini yerden uzak tutarlardı).” (Buhârî, Salât, 27)

Secde ederken iki ellerin ayalarına çöküp kolları yere yaymadan dirsekleri yukarı kaldırmak, karnın iki tarafına kıstırmadan koltukları açık tutmak, kolları kanat gibi yapmak gerekir. Buna ictinâh, tecnîh veya tecennuh denir.

Ahmar (r.a) şöyle buyurur:

“Rasûlullah secde ettiklerinde dirseklerini yanlarından o kadar ayırırlardı ki, çektikleri zahmetten dolayı yüreğimiz sızlar, O’na acırdık.” (İbn-i Mâce, İkâme, 19)

Meymûne (r.a) şöyle buyurur:

“Nebiyy-i Ekrem Efendimiz secdeye vardıklarında ufak bir kuzu, istese iki kolları arasından geçebilirdi.” (Müslim, Salât, 237)

Secdeyi bu şekilde yapmak, namazın heybetine daha muvâfıktır, alnı yere daha sağlam koymayı sağlar ve tembellik hâlinden daha uzaktır. Ama böyle yaparken yan taraftaki mü’minlere ezâ verilecekse kollar vücuda yaklaştırılır.

Kadınlar ile hunsâlar ise öyle açılıp saçılmaz, uzuvlarını birbirine yapıştırırlar. Bu vaziyet, örtünmeye daha ziyâde yakışır ve ihtiyâta daha münasiptir. Bununla birlikte namaz kılanın nasıl kolayına gelirse o şekilde secde etmesine de ruhsat verilmiştir.

Secdeyi tam yapmak lâzımdır. Bir gün Huzeyfe (r.a) mescide girdiğinde, bir kişinin namaz kıldığını, ancak rukû ve secdeleri tam yapmadığını görmüştü. Namazdan sonra ona:

“–Kaç senedir böyle namaz kılıyorsun?” diye sordu. Adam:

“–Kırk senedir” dedi. Huzeyfe (r.a):

“–Sen kırk senedir namaz kılmamışsın. Bu şekilde namaz kılmaya devam ederken ölecek olursan, Hz. Muhammed’in (a.s) yaratıldığından başka bir fıtrat üzere ölürsün (veya fıtrat-ı Muhammediye üzere ölmezsin)” dedi ve ona namazı nasıl kılacağını öğretti. Sonra da:

“–Kişi namazını hafif kılabilir, ancak rükû ve secdelerini tam yapmak şartıyla!” dedi. (Ahmed, V, 384; Buhârî, Ezân, 119, 132; Salât, 26)

ALLAH’IN EN SEVDİĞİ AMEL

Sevbân (r.a), Peygamber Efendimiz’e:

“–Bana öyle bir amel söyle ki onu yaptığımda Allah beni Cennet’ine koysun!”

“–Allah’a en sevgili amel hangisidir?” gibi sorular sorduğunda, Rasûlullah (s.a.v), ona şu cevabı vermiştir:

“–Allah için çokça secde etmeye bak! Zira kendisi için bir secde yaptığında, Allah Teâlâ seni bir derece yükseltir ve bir günahını siler.” (Müslim, Salât, 225)

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Siyer-i Nebi.