Peygamber Efendimizi 3 Gün Bekleten Söz

Şahsiyeti

El-Emîn ne demektir? Peygamber Efendimize neden “El-Emîn” denmiştir? Peygamber Efendimizin sözünde durması ve söze verdiği önemle ilgili hadis-i şerif.

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- nübüvvetten önce de mürüvvet itibârıyla kavminin en üstünü, soy itibârıyla en şereflisi, ahlâk bakımından en güzeliydi. Komşuluk hakkına en ziyâde riâyet eden, hilim ve sadâkatte en üstün olan, emniyet ve güvenilirlikte en önde gelen, insanlara kötülük ve eziyet etmekten en fazla uzak duran, yine O idi. Hiç kimseyi haksız yere kınayıp ayıpladığı, hiç kimseyle münâkaşa ettiği görülmemişti. Öyle ki, Cenâb-ı Hak bütün güzel haslet ve meziyetleri O’nda topladığı için kavmi kendisine «El-Emîn» vasfını lâyık görmüştü.[3]

“Emîn” sıfatı, Hazret-i Peygamber Efendimiz’in âdeta ikinci bir ismi olmuştur. Nitekim Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem- 25 yaşına geldiğinde, Mekke’de sâdece El-Emîn (en emniyetli kişi) ismiyle çağrılıyordu.[4] Kâbe hakemliği esnâsında O’nun geldiğini görenler “El-Emîn geliyor!” diyerek sevinmiş ve her hususta kendisine îtimâd ederek O’nunla istişâre etmişlerdir. Uğrunda canını, malını ve her şeyini fedâya hazır olan ashâb-ı kirâmın yanı sıra, O’nun canına kasteden hasımları bile Peygamber Efendimiz’in emînliği hilâfına bir şey söyleyememişlerdir.

Efendimiz hakkında kullanılan Muhammedü’l-Emîn tâbiri, müşriklerin de dillerinden düşmez ve onlar emânetlerini kendi yandaşlarına değil, Rasûlullâh Efendimiz’e teslîm ederlerdi. Hattâ Hazret-i Peygamber -aleyhissalâtü vesselâm- hicret edeceği zaman dahî, üzerinde müşriklerin birtakım emânetleri vardı. Ve ölüm tehlikesine rağmen Hazret-i Ali’yi Mekke’de bırakıp onları sâhiplerine teslîm ettirmişti.[5]

PEYGAMBER EFENDİMİZİN 3 GÜN BEKLEMESİ

Allah Rasûlü’ne el-Emîn ve es-Sâdık sıfatlarını verdiren pek çok numûne-i imtisâl hâdiseden birini, Abdullâh bin Ebi’l-Hamsâ -radıyallâhu anh- şöyle anlatıyor:

“Bi’setten önce Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile bir alışveriş yapmıştım. Kendisine borçlandım, biraz beklerse hemen getireceğimi vaad ederek oradan ayrıldım. Fakat verdiğim sözü unutmuşum. Üç gün sonra hatırlayıp konuştuğumuz yere geldiğimde, O’nu aynı yerde beklerken buldum. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yaptığım kusur karşısında beni azarlamayıp sâdece:

«–Ey delikanlı! Bana zahmet verdin, üç gündür burada seni bekliyorum.» buyurdu.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 82/4996)

Emânet ve ahde vefânın erişilmez zirvelerinde bulunan Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-’ın bu bekleyişi, basit bir para alma meselesi değildi. O’nu üç gün bekleme zahmetine katlanmaya sevk eden asıl mesele, sözünde durmuş olma husûsundaki yüksek hassâsiyetiydi.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları