Peygamber Efendimiz (s.a.v) Nasıl Secde Ederdi?

Hadisleri

Dr. Murat Kaya, hadis-i şerifleri şerh etmeye devam ediyor. Dr. Kaya'nın bu hafta değindiği konu ise "secde". Efendimiz -aleyhisselatu vesselam-'ın nasıl secde ettiğini anlatan Murat Kaya'dan, Resûlullah'ın secedeye giderken kollarının arasından bir kuzunun geçebileceğini öğreniyoruz.

Abdullah bin Mâlik (r.a) şöyle buyurur:

“Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) namazda secde ederken koltuklarının aklığı görünecek derecede kollarını açar, (beden-i şerîfini yerden uzak tutarlardı).” (Buhârî, Salât, 27)

Şerh:

Secde ederken iki ellerin ayalarına çöküp kolları yere yaymadan dirsekleri yukarı kaldırmak, karnın iki tarafına kıstırmadan koltukları açık tutmak, kolları kanat gibi yapmak gerekir. Buna ictinâh, tecnîh veya tecennuh denir.

Ahmar (r.a) şöyle buyurur:

“Rasûlullah (s.a.v) secde ettiklerinde dirseklerini yanlarından o kadar ayırırlardı ki, çektikleri zahmetten dolayı yüreğimiz sızlar, O’na acırdık.” (İbn-i Mâce, İkâme, 19)

Meymûne (r.a) şöyle buyurur:

“Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) secdeye vardıklarında ufak bir kuzu, istese iki kolları arasından geçebilirdi.” (Müslim, Salât, 237)

Secdeyi bu şekilde yapmak, tevâzua daha muvâfıktır, alnı yere daha sağlam koymayı sağlar ve tenbellik hâlinden daha uzaktır. Ama böyle yaparken yan taraftaki mü’minlere ezâ verilecekse kollar vücuda yaklaştırılır.

Kadınlar ile hunsâlar ise öyle açılıp saçılmaz, uzuvlarını birbirine yapıştırırlar. Bu vaziyet, örtünmeye daha ziyâde yakışır ve ihtiyâta daha münasiptir. Bununla birlikte namaz kılanın nasıl kolayına gelirse o şekilde secde etmesine de ruhsat verilmiştir.

Secdeyi tam yapmak lâzımdır. Bir gün Huzeyfe (r.a) mescide girdiğinde, bir kişinin namaz kıldığını, ancak rukû ve secdeleri tam yapmadığını görmüştü. Namazdan sonra ona:

“–Kaç senedir böyle namaz kılıyorsun?” diye sordu.

Adam:

“–Kırk senedir” dedi.

Huzeyfe (r.a):

“–Sen kırk senedir namaz kılmamışsın. Bu şekilde namaz kılmaya devam ederken ölecek olursan, Hz. Muhammed (a.s)’in yaratıldığından başka bir fıtrat üzere ölürsün (veya, fıtrat-ı Muhammediye üzere ölmezsin)” dedi ve ona namazı nasıl kılacağını öğretti.

Sonra da:

“–Kişi namazını hafif kılabilir, ancak rükû ve secdelerini tam yapmak şartıyla!” dedi. (Ahmed, V, 384; Buhârî, Ezân, 119, 132; Salât, 26)