Parmaklarımız: Biyolojik Kimliğimiz

İLİM

İnsanoğlunun vücut yapısı, duyu organları, değerlendirme ve kontrol sistemleri senkronize çalışacak şekilde yaratılmıştır. Görme, işitme, dokunma, tat ve koku alma organlarımız; diğer canlılardan biraz daha farklı bir şekilde, düşünmeye ve sonuç çıkarmaya yönelik algoritma yapısıyla, merkezileştirilmiş bir karar destek sistemi altında birbiriyle ilişkilendirilmiştir.

Duyu organlarımızdan dokunma duyusunu en çok ve etkili kullandığımız kısım el parmaklarımız, bilhassa da onların uçlarıdır. Yüzeylerin doku yapısını, sıcaklığını, pürüzlülüğünü, nemini vb. birçok fiziksel özelliğini onlarla algılayabiliyoruz. Bu durum, bizim gibi parmaklara sahip bazı hayvanlar, mesela maymunlar için de böyledir. Fakat insanlarda maymunlarda olmayan farklı bir durum vardır: Parmak izi. Parmak izi, genetik yapısı farklı olan her insan için ona özgü ve diğer insanlardan ayırt edici fiziksel bir özelliktir. Parmak izi, yaptığımız her işe bastığımız mühürdür. Adli tıp için parmak izi uyumu nasıl en ciddi delil ise,  yaptığımız bütün işlerde, geride bizde kalan her eserde bıraktığımız parmak izi de böyledir.

PARMAK İZİNİZ SİZE ÖZGÜ

Parmak izinin her insana ve onun her parmağına özgü ayrı ayrı farklılıklarla donatılmış olmasının amacı ve varoluş gerekçesi, son yüzyıllardaki parmak izine ait özgün kullanımlarla daha da net olarak ortaya çıkmaktadır. Mesela yüzyıllar önce tablosunu yapan bir ressam, kendine özgü imzasını atarak o tablonun kendine ait olduğunu tescil ediyordu. Bununla birlikte, imza da dâhil olmak üzere bu tür işaretlerin çokça taklidinin yapıldığı, gerçeklerinden ayırt etmenin çok kolay olmadığı da bilinmektedir. Bazı ressamlar tuvale el ve parmak izlerini bırakarak bilerek veya bilmeyerek bu sorunu çözmeye çalışmışlardır. Bütün bunlar göstermektedir ki, yaptığımız işlerde ellerimiz bizim için konuşan oldukça yetkin şahitlerdir: “Kilitleriz o gün ağızlarını, elleri söyler bize, ayakları şâhit olur, yapmış olduklarına.” (Yasin 65).

Parmak izine dikkat ettiyseniz aslında derin kanyonlardan/oluklardan oluştuğunu görürsünüz.  Özgün şekliyle bir insanın kimliğinin belirleyicisi olmak için vardır adeta. Elbetteki tek görevi bu değildir. Mesela bu kıvrımlar ve oluklar düz yüzeyleri daha iyi yakalamak için önemli iş görürler. Belki birkaç yüz yıl öncesine kadar hayatımızda bu denli düz yüzeyler yoktu ama günümüz teknolojik dünyasında her tarafımız cam, metal, plastik gibi oldukça düz satıhlarla dolu ve biz sürekli olarak onlarla temas halindeyiz. Belki de cep telefonumuzun dokunmatik ekranı bunların başında geliyor. Bu noktada, ellerimizin suda gerektiğinden fazla kalması durumlarında, tutunmayı artırmak için parmak uçlarımızın daha da buruştuğunu hatırlatmakta fayda var.

21. YÜZYIL CİHAZLARI PARMAK İZLERİNİZİ TANIYOR

Cep telefonlarımızın parmak izimizi tanıdığı, parmak uçlarımızla ona hükmettiğimiz 21nci yüzyıl için parmak yapımızın tasarımının binlerce yıl öncesinden hazır olması ne kadar güzel değil mi?

Parmak ucunun her insan için farklı izler sergilemesi, oldukça ilginçtir. Tek yumurta ikizlerinin dahi parmak izleri birbirlerine çok benzese de tamamen aynı değildir. Bu farklılık daha anne karnında oluşmaya başlamaktadır. Yani kısacası iki insanın aynı parmak izine sahip olması imkânsızlaşmaktadır. Yani bir insanın parmak izine kadar aynısının doğal olarak tekrar dünyaya gelmesi gerçekten mümkün değildir. Elbette bunu yapmaya güç yetirenin, hatta parmak uçlarının diğer uzuvlara kıyasla çok daha özgün olduğunu bildirenin yetkinliği başkadır: “İnsan, kendisinin kemiklerini bir araya getiremeyeceğimizi mi sanır? Evet bizim, onun parmak uçlarını bile düzenlemeye gücümüz yeter.” (Kıyame 3-4)

Ellerimiz sadece yaptığımız işlerde, gittiğimiz yerlerde imzamızı bırakmakla kalmıyor, oralardan bir şeyler de topluyor. Eğer bu topladıkları şeyler patojen içerikliyse elbette bize zararlar da verebilmektedir. Virüsler, bakteriler, zararlı kimyasallar ellerimizden bütün vücudumuza yayılıp hayatımızı kâbusa çevirebilir. Benzer yöntemle başka insanlara bulaşarak, zincirleme şekilde dünyanın öbür ucuna kadar ulaşabilir. Yüzyıllar önce ulaşım, teknolojik gelişmenin elvermemesi nedeniyle oldukça sınırlıydı. Ama artık bir günden kısa sürede uzak kıtalara kolaylıkla ve pek de yüksek olmayan külfetlerle gidilebiliyor. Bu da ellerimizi korumamızın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Hele insanların ilk buluşma anında selamlaşmalarının ardından el sıkışmaları, bu olumsuz patojenlerin aktarımı için önemli bulaşma yollarından biri olarak ortaya çıkmaktadır.

Bugün artık daha iyi anlıyoruz ki birçok virüsün ve bakterinin ağız ve burundan vücuda girmesi saatler içinde gerçekleşebilmektedir. Bu nedenle günde birkaç kere ağız ve burunu su alıp vermek suretiyle temizlemek ve bunu tekrarlı olarak yapmak daha önemli hale gelmiştir. Burnumuz ve ağzımız bu gecikmeyi sağlayacak şekilde işlevini görmekle birlikte birkaç saatte bir temizliklerini yaparak korunmak da herhalde bize düşüyor. Vücudumuzda çokça bulunan birçok faydalı bakterinin yanında vücudumuza girmeye, girince de çoğalmaya ve tahrip etmeye çalışan zararlı mikroorganizmalara karşı temizlik, en güçlü silahımızdır. (Ey iman sahipleri! Namaza/duaya duracağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın… (Maide 6)

İnsanın parmak izlerinin çok büyük çeşitlilikle ve kendine has özgünlükte olduğu bilgisi muhtemelen, insanlığın yüksek teknolojik seviyeye ulaşmadan önce tasavvur edebileceği bir olgu değildi. Zira günümüzde mikroskop, genetik bilimi gibi teknolojik gelişmelerle artık anne karnına kadar giderek parmak izinin gelişimi/farklılaşması incelenebilmektedir. İleride daha da gelişen teknolojik çalışmalarla bu hususta elde edilecek yeni bilgiler daha da artacak, söz konusu yeni bilgiler bilim insanlarını şaşırtmaya, inananları tebessüm ettirmeye devam edecektir. Parmak izindeki farklılaşmanın, aynı parmak izine sahip ikinci bir insan olması olasılığının imkânsıza yakın olduğunu düşünen bilim adamları, böyle bir farklılaşmanın neden ihtiyaç olduğunu geçtiğimiz yüzyıla kadar belki de açıklayamazken, şimdi gelişen teknolojiyle ne kadar işimize yaradığını da görmezden gelememektedirler. Elimizde tuttuğumuz tabletler, telefonlardaki evrakları hemencecik parmağımızla imzalayabiliyor, parmağımızla ödeme yapabiliyor ve parmağımızla bizim gerçekten biz olduğumuzu cihaza/sisteme anlatabiliyoruz. Bu durumda parmaklarımız, eskisine nazaran oldukça işlevsel bir şekilde kullanılmaya başlanmış oluyor. İnsanoğlu olarak bizler fiili anlamda yaptığımız her işi parmaklarımızın ucundaki sadece bize ait mühür ile mühürleyip icra ediyoruz. Ellerimize sahip olalım…

Kaynak: Altınoluk Dergisi, Sayı:413