Osmanlı İnsanı Ölümü Nasıl Güzelleştirdi?

TEFEKKÜR

Osmanlı insanı ölümü nasıl güzelleştirdi? Osmanlı’nın hal ile tebliğ ve ahireti tefekkür yöntemleri.

Osmanlı hâl ile de tebliğ ve telkin etmeyi mühim bir usûl bilirdi. Bu anlayış, mimarîye ve şehir plânlamasına da aksederdi. Meselâ cami çevresinde hazîreler, kabristanlar yapılırdı. Büyük kabristanlar da şehirle iç içe olur, hayattan ve gözden uzak tutulmazdı.

Böylece insanlar camiye gidip gelirken, tarla ve bahçelerine gidip gelirken, istikbalde gidecekleri yeri görsünler de helâl ve haram hassâsiyetinde olsunlar, kul hakkından sakınsınlar istenirdi.

ESAS HAYAT AHİRET HAYATIDIR

Sanki bu kabristanlar; «Hayat nedir?» suâlinin en güzel ve anlaşılır cevabını veriyor ve «esas hayatın âhiret olduğunu» sessiz ve sözsüz bir şekilde telkin ediyordu.

Her biri birer zarâfet sembolü sanat eseri olan mezar taşları da üzerlerinde yazan; «Hüve’l-Bâkî» (yalnız O Bâkî’dir) hakikatini yine sessiz ve sedâsız bir dille gönüllere tebliğ ediyordu.

AHİRETİ TEFEKKÜR

Mezarlıklara husûsen selvi ağaçları dikilirdi. Selviler, yaz-kış yaprağını dökmeyişiyle ve uzun ömürlü oluşuyla, âhireti tefekkür ettirirdi. Yahya Kemal’in şu mısraları, Anadolu dervişinin ve Osmanlı insanının ölümü nasıl güzelleştirdiğinin ne zarif ifadeleridir:

Ölüm, âsûde bahâr ülkesidir bir rinde;

Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter.

Ve serin serviler altında kalan kabrinde,

Her seher bir gül açar, her gece bir bülbül öter.

Eser boyunca; asırlarca hem dünyaya hükmetmiş hem de gönül dünyalarını mâmur eylemiş ecdâdımızın müstesnâ husûsiyetlerini hatırlatmaya çalıştık. Hatırlatmak diyoruz zira âdetâ unutmuş gibiyiz. Zira çareyi dışarılarda, uzaklarda, hem de bize rûhen de uzak olan diyarlarda arıyor gibiyiz.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Anadolu Dervişinin Gönül Dünyası, Yüzakı Yayıncılık