Osmanlı Devri ve Sonrası

TARİHİMİZ

Hristiyan âlemi ile muhârip bir durumdaki Osmanlı Devleti hakkında Batılılar, bugün de olduğu gibi hemen her safhada müşterek bir husûmet hâlinde idi.

Avrupalıların içlerinden çıkan birtakım seyyah, diplomat ve nâdiren de devlet adamı gibi “hasım” hüviyetli kimselerin, kendi milletlerini îkaz ve irşâda vesîle olmak kasdıyla da olsa, Osmanlı ahlâk, âdap ve adâletiyle onun nizâmındaki üstünlüğü vicdânî bir hayranlık ve takdirkârlıkla îtiraf etmeleri, bugün asıl bizim için ibretli olsa gerektir. Çünkü maddî küçülüşle birlikte, mânen ne büyük meziyetleri kaybetmiş bulunduğumuz, ancak bu îtiraflar çerçevesinde daha berrak bir şekilde tezâhür edecektir.

Nitekim Edmondo de Amicis şunları söyler:

“...Şu noktada umûmiyetle bütün dünya müttefiktir. Şimdiki Türkler, ecdâdının değerinde değildir. Zira bugünküler, bizim teknik ve terakkiyâtımız yerine, kumaşlarımızı, nefsânî rahatlık sebeplerimizi, ayıplarımızı, kötülüklerimizi ve mânâsızlıklarımızı benimsemiştir. Ancak his ve fikirlerimizi henüz tam hazmetmiş olmadıkları için, yarım yamalak istihâle hâlindedirler. Bu arada Osmanlı Türk seciyesinin bütün iyi taraflarını kaybettikleri de bir gerçektir. Onların Batı’dan hâsıl ettikleri şeyler, içlerinde tembel, kâbiliyetsiz, îmansız, para düşkünü, Batı taklitçisi, her türlü dînî ve millî an’anelerin düşmanı, uşak ruhlu, sürü sürü me’murlar ile atalarının pabuçları dahî olamayacak kadar küstah, hayâsız, ahlâksız bir şık gençlik gürûhunu doğurmaktan başka bir işe yaramamıştır...”

Ey Evlâd-ı Fâtihân! Binlerce misâli içinden sana küçük bir demet sunduğumuz bu müşâhedeleri okuyup anladıktan sonra, nereden nereye geldiğimizi lâyıkıyla idrâk etmelisin! Yirmi dört milyon kilometrekarelik bir vatanın nasıl olup da böyle ufalanmış bulunduğunun sebeplerini iyice kavramalısın! Sonra da zinde bir şekilde silkinerek ecdâdının o düşmanlarını bile hayran bırakan meziyetlerini yeniden elde etme yolunda büyük bir azim ve gayretle yürümelisin!

Yâ Rabbî! Mübârek ecdâdımızın Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’den iktibâs ettiği ulvî ahlâktan bizlere de hisseler nasîb eyle!

Âmîn!

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Âbide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle Osmanlı, Erkam Yayınları