Onlar İçin Korku ve Hüzün Yoktur

İHSAN

İstikâmet, umûmî mânâsıyla bir hedefe tezatsız, tereddütsüz ve devamlı olarak yönelip ilerlemek demektir. Tasavvuf ıstılâhında ise, yaratılıştaki mâsumiyet ve sâfiyeti lekelemeden muhâfaza edebilmektir.

İstikâmet, Allâh'ın Resûlü’ne muhabbeti tâze tutarak O’nun örnek şahsiyetinden nasîp almak, ahlâkı ile ahlâklanmak, bir ömür Kur’ân ve Sünnet’in rûhâniyeti ile yaşamak, nefsânî dünyâ zevklerinden uzaklaşıp ibâdet, kulluk ve mârifet sırlarına vukûfiyet kazanabilmektir.

HAK YOLUNDA İSTİKAMET

Hakk’a vâsıl olmak için istikâmetten başka yol olmadığı gibi, her hususta istikâmeti muhâfaza etmek kadar yüksek bir makam ve onun lâyıkıyla yerine getirilmesi kadar zor olan hiçbir emir yoktur. Bu sebeple Hak yolunda istikâmet, en büyük kerâmet olarak görülmüştür.

Cenâb-ı Hak, istikâmet ehlini şöyle müjdeler:

“Şüphesiz; «Rabbimiz Allâh’tır.» deyip sonra istikâmet üzere bulunanların üzerine melekler iner ve onlara; «Korkmayın, üzülmeyin, size va’dolunan Cennet'le sevinin! Biz, dünyâ hayâtında da Âhiret'te de sizin dostunuzuz. Gafûr ve Rahîm olan Allâh’ın bir ikrâmı olmak üzere, orada canınızın çektiği ve arzu ettiğiniz her şey sizin için hazırdır.» derler.” (Fussilet, 30-32)

“«Rabbimiz Allâh’tır.» deyip sonra da istikâmet üzere bulunanlar için ne korku ne de hüzün vardır. Onlar, işlediklerinin karşılığı olarak Cennet'te ebedî kalacaklardır.” (el-Ahkâf, 13-14)

İSTİKAMET EHLİNİN YOLU

İstikâmet ehlinin yolu “sırât-ı müstakîm”dir. Bu dosdoğru yola lâyıkıyla sülûk edebilenler hakkında Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyrulmuştur:

“Kim Allâh’a ve Resûlüʼne itaat ederse işte onlar, Allâh’ın kendilerine lutuflarda bulunduğu peygamberler, sıddîklar, şehîtler ve sâlihlerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!” (en-Nisâ, 69)

İSTİKAMETİN ESASI

Sırât-ı müstakîm, seçkin kimselerin yoludur. İstikâmetin esası da îman ve takvâdır. Bu ikisinin mahalli ise kalptir. Bu itibarla istikâmet, kalpte bulunan îman ve takvâ ile vücûdun yek-âhenk olmasıdır. Kalpteki îman, ihlâs ve îtidâl, istikâmeti sağlar ve dâimî kılar. Peygamber Efendimiz:

“Dil istikâmet üzere olmadıkça kalp, kalp istikâmet üzere olmadıkça îman müstakîm olmaz.” buyurmuştur. (Ahmed, III, 198)

Mü’min, şu fânî hayatta dâimâ müstakîm olmalı, hiçbir zaman hak yoldan sapmamalıdır. Şâir ne güzel söyler:

Korkma düşmandan ki âteş olsa yandırmaz seni!

Müstakîm ol, Hazret-i Allâh utandırmaz seni!

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları

‘SIRAT-I MÜSTAKİM’ NE DEMEKTİR?

https://www.islamveihsan.com/sirat-i-mustakim-ne-demektir.html