Ölüye Kur’an Okunur mu?

Fıkıh ve Günlük Hayat

Ölülere Kur’an okumak caiz midir? Ölenin ardından Kur’an okunur mu?

Kur’ân-ı Kerîm okuyup sevâbını vefât eden kimselere bağışlamak da onlar adına yapılan iyilik ve hayır cümlesindendir.

ÖLÜLERE KUR’AN OKUMAK CAİZ MİDİR?

Kur’ân tilâveti sebebiyle hâsıl olacak ilâhî rahmetten mevtânın da istifâdesi için bilhassa Yâsîn-i Şerîf okunması, herkesin bildiği ve tatbik ettiği bir usûldür. Nitekim hadîs-i şerîfte şöyle buyrulur:

“…Yâsîn, Kur’ân’ın kalbidir. Bir kimse onu Allâh’ın rızâsını ve âhiret yurdunu talep ederek okursa, muhakkak günahları bağışlanır. Ölülerinize de Yâsîn sûresini okuyunuz.” (Ahmed, Müsned, V, 26)

Yine Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

“Sizden biri vefât ettiğinde onu fazla bekletmeyin! Onu serî bir şekilde kabrine götürün! Kabrinin baş ucunda Fâtiha sûresi ve ayak ucunda da Bakara sûresinin sonu (Âmene’r-Resûlü) okunsun!” (Taberânî, Mu’cemu’l-Kebîr, XII, 340; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, III, 44; Deylemî, Müsned, I, 284)

SAHABENİN ÖLMEDEN ÖNCEKİ VASİYETLERİ

Alâ bin el-Leclâc, sahâbe-i kirâmdan olan babası Leclâc’ın, vefâtı esnâsında kendilerine şu vasiyette bulunduğunu rivâyet etmiştir:

“Beni kabre koyduğunuz zaman;

بِسْمِ اللّٰهِ وَعَلٰى سُنَّةِ رَسُولِ اللّٰهِ : Allâh’ın adıyla ve Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in sünneti üzere (seni Hakk’a emanet diyoruz) deyiniz ve üzerime toprak atınız. Ba­ş ucumda Bakara sûresinin evvelini ve son kısmını okuyunuz. Şüphesiz ben, Abdullah bin Ömer’in bu uygulamayı güzel gördüğüne şahit olmuştum.” (Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, IV, 56)

Yine Alâ bin el-Lec­lâc’ın oğlu Abdurrahman da şöyle der:

“Babam bana şöyle dedi:

«–Yavrucuğum! Öldüğümde bana lâhit türü bir kabir kaz! Beni kabrime koyduğun za­man;

بِسْمِ اللّٰهِ وَعَلٰى مِلَّةِ رَسُولِ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : Allâh’ın adıyla ve Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in dîni üzere (seni Hakk’a emanet diyoruz) de! Sonra üzerime kürek kürek toprak at!­ Sonra baş ucumda Bakara sûresinin başını ve sonunu oku! Ben Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in böyle buyurduklarını işittim.” (Heysemî, III, 44)

Sahâbe-i kirâmdan Amr bin Âs -radıyallâhu anh-’ın vefâtı esnâsında vasiyet olarak etrafındakilere söylediği şu sözler de câlib-i dikkattir:

“Beni kabrime defnettiğiniz zaman, bir deve kesip etini parçalayacak kadar mezarımın başında bekleyin ki, sizin varlığınızla yeni hayatıma alışma imkânı bulayım ve Rabbimin elçilerine vereceğim cevapları hazırlayayım.” (Müslim, Îman, 192)

Bu rivâyeti kitabında zikreden İmâm Nevevî, İmâm Şâfi’nin şu sözlerini nakletmiştir:

“Mezarın başında Kur’ân’dan âyet ve sûreler okumak müstehabdır. Kur’ân’ın tamamının okunması (hatmedilmesi) ise, daha güzeldir.”[1]

Bir hadîs-i şerîfte zikredildiği üzere Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Sa‘d bin Muâz -radıyallâhu anh- vefât ettiğinde onun cenâze namazını kılıp onu kabrine koyduktan ve üzerini toprakla örttükten sonra uzun müddet ashâbıyla birlikte tesbihatta bulunmuş, tekbir getirmiştir.[2]

KABİR ZİYARETİNDE OKUNCAK SURE

Tâbiîn neslinin büyük hadis âlimlerinden İmâm Şa‘bî Hazretleri şöyle der:

“Yakınlarından biri vefât ettiğinde Ensâr, sık sık onun kabrini ziyaret eder, yanında Kur’ân okurlardı.”[3]

Yine İmâm Şa‘bî Hazretleri şöyle der:

“Ensâr, meyyitin yanında Bakara sûresini okurlardı.” (İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, II, 445/10848)

Tâbiînden Câbir bin Zeyd, meyyitin yanında Raʻd sûresini okurdu. (İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, II, 445/10852)

Bütün bu rivâyetlerden anlaşılacağı üzere kabirleri ziyaret etmek, orada bulunanlara selâm verip duâ ve istiğfarda bulunmak, onlar adına hayır-hasenât yapıp Kur’ân tilâvet etmek, hem diriler hem de ölüler için bir rahmet vesîlesidir.

Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ve ashâb-ı kirâmın kabir ziyaretiyle ilgili sözleri ve tatbikât­ı, bu hususta ifrat ve tefrite düşmeden nasıl davranılması gerektiğini bizlere açıkça göstermektedir.

Dipnotlar:

[1] Nevevî, Riyâzu’s-Sâlihîn, Beyrut, ts., s. 293.

[2] Hadîs-i şerîfin tam metni için bkz. sf. 132.

[3] Ebû Bekir bin Hallâl, el-Kırâe ınde’l-Kubûr, Beyrut 1424, s. 89, no: 7.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ebediyet Yolculuğu, Erkam Yayınları