Öfkesine Hakim Olanların Mükafatı

HAYATIMIZ

Kötülüğe kötülükle karşılık vermek kolaydır. Asıl zor olan, kötülük eden kimseye de iyilikle mukābelede bulunabilmektir.

Âyet-i kerîmede buyrulur:

“İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur.” (Fussilet, 34)

Hakîkaten, öfke denizi kabaran insanın, kendine hâkim olması çok zordur. Bu sebeple Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, bu dirâyeti gösterebilen mü’minler için şöyle buyurmuştur:

NEFSİNE HÂKİM OLABİLEN KİMSE

“Gerçek babayiğit, güreşte rakibini yenen değil, öfkelendiği zaman nefsine hâkim olabilen kimsedir.” (Buhârî, Edeb, 102; Müslim, Birr, 106-108)

Böyle bir kimsenin nâil olacağı mükâfat ise, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in bildirdiği üzere şöyle olacaktır:

“Gereğini yerine getirmeye gücü yettiği hâlde, öfkesini yenen kimsenin kalbini Allah, emniyet ve îmanla doldurur.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 3; Tirmizî, Birr, 74)

MÜKÂFATINI ALLAH'IN VERECEĞİ KİŞİLER

Rivâyet edilir ki, kıyâmet günü bir münâdî: “Mükâfatlarını bizzat Allâh’ın vereceği kişiler nerededir?” diye nidâ edince, insanları affedenlerden başkası ayağa kalkmaz.” (Rûhu’l-Beyan, III, 298)

Nitekim âyet-i kerîmede:

“Bir kötülüğün cezâsı, ona denk bir kötülüktür. Kim de bağışlar ve sulhü temin ederse, onun mükâfâtı Allâh’a âittir...” (eş-Şûrâ, 40) buyrulmaktadır.

Bir başka âyet-i kerîmede de Cenâb-ı Hak, öfkesini yutarak insanları affeden kimselerin, takvâ sâhibi kullar olduğunu bildirmektedir. (Bkz. Âl-i İmrân, 134)

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Gönül Yolculuğu, Erkam Yayınları