Müslümanların En Fazîletlisi Kimdir?

İHSAN

En faziletli Müslüman kimdir?

Mü’min; gönüllerde îman nûrunu parlatan, kendisine sığınanlara eman veren, onları emniyet içinde tutup koruyan, huzur veren, kendisinin ve peygamberlerinin doğruluk ve sadâkatini ortaya koyan, vaadinden dönmeyen gibi mânâlara gelmektedir. Cenâb-ı Hak, diğer cemâlî esmâsı gibi “mü’min” sıfatıyla da vasıflanmamızı arzu ediyor. Öyle ki biz kullarına “mü’minler” diye hitâb ediyor. Böylece bu sıfata lâyık bir şahsiyet ve karakterle dînini temsil etmemizi telkin buyuruyor.

MÜ'MİN SIFATININ GÖNLE YERLEŞMESİNİN ALAMETİ

Mü’min sıfatının gönle yerleşmesinin en büyük alâmeti ise kulun kendisini dâimâ ilâhî kameraların altında hissedip her hâliyle dîninin güzel bir temsilcisi olabilmesidir. Bu şekilde yüreklere îman aşılaması, merhamet tevzî etmesi, kendisini ve çevresini her türlü kötülükten muhafaza edip îtimat ve emniyet telkin etmesidir.

EN FAZİLETLİ MÜSLÜMAN

Nitekim; “Müslümanların en fazîletlisi kimdir?” diye sorulduğunda Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“Dilinden ve elinden müslümanların emniyette olduğu kimse” cevâbını vermiştir. (Buhârî, Îmân 4, 5, Rikâk 26)

Bunun aksine, sözünde durmayan, güvenilmez kimseler hakkında da Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in çok dehşetli îkazları mevcuttur. Bunların ikisinde şöyle buyrulur:

“Yapacağı fenâlıklardan komşusu emniyet içinde olmayan kimse cennete giremez.” (Müslim, Îmân, 73)

“Emâneti (güvenilirliği) olmayanın îmânı da yoktur” (Ahmed, III, 135)

Bir mü’minin etrâfına güven vermemesi, îmânının zayıflığına ve hattâ îman hassâsiyetlerini kaybettiğine işârettir. Artık onda mü’minliğin sadece adı kalmış, ibadetlerinin içi boşalmış, geriye yalnızca samimiyetsiz bir görüntü kalmış demektir.

KİŞİNİN NAMAZINA , ORUCUNA BAKMAYIN!

Nitekim Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- ibadetlerin bile güzel ahlâk zemîninde bir kıymet ifâde ettiğini ne güzel dile getirir:

“Bir kimsenin kıldığı namaza, tuttuğu oruca bakmayınız. Konuştuğunda doğru söylüyor mu, kendisine bir şey emânet edildiğinde emânete riâyet ediyor mu, dünyaya meylettiği zaman helâl-haram gözetiyor mu, ona bakınız.” (Beyhakî, Sünenü’l-Kübrâ, Dâru’l-Fikr, ts. VI, 288; Şuabu’l-Îmân, IV, 230, 326.)

Bizler de Rabbimizin “el-Müʼmin” sıfatından nasîb alarak Oʼnun sevip râzı olduğu kâmil bir “mü’min” olabilme cehdi içinde bulunmalıyız.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından 2, Erkam Yayınları