Müslümanım Diyen Bir Kişi Bunu Nasıl Yapar?

Peygamberlere İman

Fahr-i Kâinât Efendimiz’in peygamberliğine îmân etmeyen müsteşriklerin; hadislerin sıhhatine de inanmaması kendi küfür ve gafletlerine gayet muvâfıktır. Asıl anlaşılması zor olan şey; “Ben müslümanım!” diyen bir kişinin sünnet-i seniyyeye atılan bu iftiraları kabul etmesidir.

Yeryüzünde, söz, fiil ve hattâ takrirleri (yani görüp müdahale etmemek şeklinde tasdik etmeleri) Peygamber Efendimiz kadar kayda alınmış bir ikinci şahıs yoktur.

Peygamber Efendimiz’in sahih hadisleri; sahâbe, tâbiîn ve talebelerinin titiz ve fedâkâr gayretleriyle günümüze kadar intikal etmiştir. Fahr-i Kâinât Efendimiz’in emâneti olan Kur’ân ve Sünnet’e o en hayırlı nesillerin sahip çıkmaması, onları ziyan etmesi mümkün müdür? Onlar bazen bir tek hadîs-i şerîfi, onu bizzat Efendimiz’den dinleyen sahâbînin kendisinden dinlemek için; bir beldeden uzak bir beldeye seyahat etmişler, gece-gündüz talebeler yetiştirerek İslâm’ı gelecek nesillere aktarmışlardır.

Efendimiz;

“–Bu mektubu kim götürür?” buyurduğunda; uçsuz bucaksız çölleri ve sarp dağları, zalim kralların bir işaretine bakan cellâtların kılıçlarını hiçe sayarak, o nebevî mektubu mukaddes bir emânet bildiler ve muhatabına nasıl ulaştırdılar ise, Efendimiz’in bütün hadislerini de aynı fedâkârlık, titizlik ve hakkāniyet ile istikbâle intikal ettirdiler.

Şu söz, ashâbın Peygamber Efendimizin hadislerini nasıl bir şevk ve cesaretle aktardığının güzel bir misâlidir:

Ebû Zer Hazretleri bir keresinde şöyle demişti:

“Kılıcı enseme dayasanız, ben de Rasûlullah’tan duyduğum bir hadîsi başım kesilinceye kadar tebliğe vakit bulacağımı bilsem, o hadîsi elbette size yetiştirirdim!” (Buhârî, İlim 10; Dârimî, Mukaddime 46)

Sahih sünnet-i seniyyeden şüphe duyanların hâli ne kadar acıdır:

MÜSLÜMANIM DİYEN BİR KİŞİ BUNU NASIL YAPAR?

  • İslâm’ın hak din olduğuna,
  • Kur’ân’ın Allâh’ın vahyi olduğuna ve,
  • Fahr-i Kâinât Efendimiz’in peygamberliğine îmân etmeyen müsteşriklerin; hadislerin sıhhatine de inanmaması kendi küfür ve gafletlerine gayet muvâfıktır. Asıl anlaşılması zor olan şey;

“Ben müslümanım!” diyen bir kişinin sünnet-i seniyyeye atılan bu iftiraları kabul etmesidir.

Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’a, İmâm-ı Buhârî ve İmâm-ı Müslim gibi mübârek zâtlara îtimat etmeyen birtakım gafil mü’minler; ne acıdır ki asırlar sonra onlara iftiralar düzen münkir ve fâsıkların iftira ve ithamlarına hemen inanıveriyorlar.

İşte bu bühtanlara karşı da çare, İslâmî ilimlerin ihlâs ve takvâ içinde tahsil edilebileceği müesseseleri kurmak ve yaşatmaktır. Usûl-i hadis ve benzeri ilimleri hakkıyla bilen ve müdafaa edebilecek takvâlı âlimler yetiştirmektir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2018 Ay: Ocak Sayı: 155

HADİS VE İLGİLİ YAZILAR