Müslümana Nelerden Hesap Sorulacak?

Ahirete İman

Zaman, iki uçlu bir bıçak gibidir. Kitap ve Sünnet’in rûhâniyeti içinde değerlendirilirse cennete vuslat vesîlesidir. Bunun aksine nefsine râm olanlar için, sanki akıp giden bir sel gibidir ki, bu selin içinde sürüklenen âvâre bir kütük olmamak îcâb eder. 

Geçip giden zamanı bir daha geri almak mümkün değildir. Zaman biriktirilemez, borç alınıp verilemez, satın alınamaz. İnsan bütün varlığını fidye olarak verse, ecel senedinin vâdesini bir sâniye bile takdim veya tehir edemez.

Ebedî âlemin hazırlık safhası olan dünya hayâtı, kısa bir sürede sahip olunan bir define gibidir. Bu yüzden hayat nîmetinin kadr u kıymetini bilip onu hakkıyla değerlendirmek îcâb eder. Zira bu nîmeti zâyî etmenin telâfîsi yoktur. Zamanı, hiç bitmeyecekmiş gibi nefsânî arzular peşinde hoyratça ziyan etmek ve kulluk vazîfelerini ihmâl edip ertelemek, son nefeste kahredici bir pişmanlık sebebi olur.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurur:

“Hiçbir kul, kıyâmet günü ömrünü nerede tükettiğinden, ilmiyle ne yaptığından, malını nereden kazanıp nereye harcadığından, vücudunu nerede yıprattığından hesâba çekilmedikçe bir adım dahî atamaz!” (Tirmizî, Kıyâmet, 1/2417)

DÜNYA HAYATI İLE EBEDİ HAYATIN KAVŞAK NOKTASI: SON NEFES

Kundakla teneşir arasında inişli çıkışlı, dar bir koridor olan ömür, alıp verdiğimiz nefeslerin yekûnundan ibârettir. Sayısı kullara meçhul, Allâh’a mâlum olan bu nefeslerin en düşündüreni, şüphe yok ki “son nefes”tir.

Son nefes, nihâyete eren bir dünya hayâtı ile yeni başlayan ebedî bir âlemin kavşak noktasıdır. Yine o, son derece sarp ve çetin bir geçittir. İdrak sahibi her mü’min, o geçidi derin derin tefekkür edip her hâlini bu istikâmette düzeltme gayreti içinde olmalıdır.

Hayat sahnesinin son perdesi olan son nefes, herkesin kendi âkıbetini aksettiren, buğusuz, berrak bir ay gibidir. İnsanoğlu kendisini en net olarak son nefes aynasında tanır. Çok kıymetli zaman parçaları olan nefeslerimizi bu fânî topraklar üzerinde tüketirken, ilâhî kameraların her an kayıtta olduğunu unutmamalıyız. Doldurduğumuz hayat kasedi bir gün; “َ أقِرْأَ كتِاَبكَ : Kitabını oku!” emri ile bize seyrettirilecek. O vakit kendimizi çok net bir şekilde yeniden tanıyacağız.

BEŞ ŞEYİ HANİMET BİL!

Son nefesimizin zamanı meçhul olduğundan bizi ebedî hayatta felâha erdirecek bir hesaba hazırlık için gün, bugündür. Âhiret azığımızın tedâriki demek olan amel-i sâlihler için dem, bu demdir. Hadîs-i şerîflerde, sahip olduğumuz nîmetlerden tek tek

hesaba çekileceğimiz hatırlatılarak, o nîmetler husûsunda gafletten sakınmamız şöyle telkin edilmektedir:

“Kıyâmet günü hiçbir kul; ömrünü nerede tükettiğinden, ilmiyle ne gibi işler yaptığından, malını nereden kazanıp nereye harcadığından, vücûdunu nerede yıprattığından sorulmadıkça bulunduğu yerden kıpırdayamaz.”  (Tirmizî, Kıyâmet, 1)

“Beş şey gelmeden önce beş şeyi ganimet bil: İhtiyarlığından önce gençliğini, hastalanmadan önce sıhhatini, fakirliğinden önce zenginliğini, meşgul zamanlarından önce boş vakitlerini ve ölümünden önce hayâtını!” (Buhârî, Rikâk, 3; Tirmizî, Zühd, 25)

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, HAK DOSTLARININ ÖRNEK AHLÂKINDAN, Erkam Yayınları.