Mürselât Suresinin Meali

KUR’ÂNIMIZ

Mürselât ne anlama gelir? Mürselât sûresinin anlamı veyahut mealini yazımızda okuyabilirsiniz...

Mürselât sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 50 âyettir. İsmini, birinci âyette geçen ve “gönderilenler” mânasına gelen اَلْمُرْسَلَاتُ (mürselât) kelimesinden alır. Mushaf tertîbine göre 77, iniş sırasına göre ise 33. sûredir.

MÜRSELAT SURESİNİN MEALİ

Mürselât sûresi, 50 âyettir.

  1. Yemin olsun ilâhî emirlerle, iyiliklerle birbiri ardından gönderilenlere,   
  2. Şiddetle esip savuranlara,           
  3. Yaydıkça yayanlara,       
  4. Hakla bâtılı birbirinden ayırdıkça ayıranlara,       
  5. Böylece peygamberlere ilâhî vahyi taşıyanlara,
  6. İnsanların özrünü ortadan kaldırmak veya uyarmak için:               
  7. Size va‘dedilen kıyâmet kesinlikle gerçekleşecektir!       
  8. Yıldızlar silindiği zaman,               
  9. Gökyüzü yarıldığı zaman,            
  10. Dağlar ufalanıp savrulduğu zaman,         
  11. Peygamberlerin ümmetleri için ne vakit şâhitlik yapacakları belirlendiği zaman artık kıyâmet kopmuştur!
  12. Peki, bütün bunlar hangi güne ertelenmiştir?    
  13. Hüküm gününe.              
  14. Sen, hüküm gününün ne olduğunu bilir misin?  
  15. Gerçeği yalanlayanların o gün vay hâline!
  16. Biz önceki nesilleri, bu yalanlamaları sebebiyle helâk etmedik mi?           
  17. Onların arkasından gelip, aynı şekilde davrananları da elbette onların âkibetine uğratırız.             
  18. İşte hayatları günah hasadından ibaret inkârcı suçlulara biz böyle yaparız.           
  19. Gerçeği yalanlayanların o gün vay hâline!            
  20. Ey insanlar! Biz sizi değersiz bir sudan yaratmadık mı?   
  21. Sonra onu sağlam bir yere yerleştirdik;
  22. Belli bir süreye kadar.   
  23. Biz, insanın yaratılışını işte böyle gerçekleştirdik. Ne mükemmeldir bizim bir şeyi gerçekleştirme kudretimiz!
  24. Gerçeği yalanlayanların o gün vay hâline!            
  25. Biz yeryüzünü bir toplanma mekânı yapmadık mı:
  26. Hem diriler, hem ölüler için?     
  27. Üstüne de sarsılmaz, sâbit yüce dağlar diktik; size tatlı sular içirdik.         
  28. Gerçeği yalanlayanların o gün vay hâline!            
  29. O gün inkârcılara şöyle denir: “Haydi, yalan saydığınız o azaba doğru gidin!”       
  30. “Üç sütun hâlinde yükselen o kapkara cehennem dumanının gölgesine girin!”
  31. Bir gölge ki ne serinlik verir, ne de alevden korur.            
  32. O ateş, saraylar büyüklüğünde kıvılcımlar fırlatır;             
  33. Sarı erkek deve sürüleri gibi dağılan kıvılcımlar.
  34. Gerçeği yalanlayanların o gün vay hâline!            
  35. Bugün, onların tek bir kelime bile edemeyecekleri bir gündür.   
  36. Kendilerine izin verilmez ki, özür dileyebilsinler.               
  37. Gerçeği yalanlayanların o gün vay hâline!            
  38. Bugün hüküm günüdür. Sizi de, öncekileri de bir araya topladık.               
  39. Cezamdan kurtulmak için varsa bir hîleniz, bir düzeniniz, hiç durmayın, beni atlatmak için hemen uygulayın!
  40. Gerçeği yalanlayanların o gün vay hâline!            
  41. Gönülleri Allah’a karşı saygıyla dopdolu olup O’na itaatsizlikten sakınanlar, serinletici gölgeler altında ve pınar başlarındadır.   
  42. Canlarının çektiği türlü türlü meyveler arasında.              
  43. Onlara: “Dünyada yaptığınız iyiliklerin mükâfatı olarak şimdi âfiyetle yiyin, için!”
  44. “İyilik eden ve işini güzel yapanları işte biz böyle mükâfatlandırırız” buyrulur.     
  45. Gerçeği yalanlayanların o gün vay hâline!
  46. Ey kâfirler! Şu pek kısa ömürde yiyin, için, zevklenin bakalım. Ama unutmayın ki, siz inkârcı suçlularsınız.
  47. Gerçeği yalanlayanların o gün vay hâline!            
  48. Onlara: “Haydi, Allah’ın huzurunda boyun eğin, O’na kullukta bulunun!” dendiği zaman boyun eğmezler.
  49. Gerçeği yalanlayanların o gün vay hâline!            
  50. Bu Kur’an’a da inanmazlarsa, artık bundan sonra hangi söze inanacaklar acaba?

Kaynak: kuranvemeali.com