Mihmandar-ı Resul: Eyüp Sultan

Nübüvveti

Mihmandar ne demek? Peygamber Efendimiz’i yedi ay ağırlama bahtiyarlığına nail olan Mihmandar-ı Resûl: Eyüp Sultan Hazretlerinin incelik, nezaket ve hassasiyeti...

Mihmandar sözlükte “değerli konukları kabul eden, ağırlayan kimse“ anlamına gelir.

Peygamberler Sultânı’nı hâne-i saâdetlerinde yedi ay müddetle ağırlama bahtiyarlığına nâil olan Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.), başlangıçta Allâh Resûlü’nün, evinin üst katında kalması için ne kadar ısrar ettiyse de Efendimiz:

“−Yâ Ebâ Eyyûb! Evin alt katında bulunmamız, bizim için daha münâsip ve elverişlidir.“ buyurarak alt katta oturdular.

Aziz misâfirleri Allâh Resûlü’ne eşsiz bir hürmet ve muhabbetle hizmet eden Eyüp Sultan ve âilesi, yattıkları yerin Peygamber Efendimiz’in hizâsına gelmesinden bile teeddüb ettikleri için, duvar kenarla­rına sığınarak uyuyorlardı.

Bir gün testileri kırıldı ve içindeki bütün su, zemîne döküldü. Suyun mübârek misâfirlerinin üzerine damlayıp da O’nu rahatsız etmesinden endişelenen Eyüp Sultan Hazretleri, hemen tek örtüleri olan kadife yorganı aldı ve telâş içinde yerleri kuruladı. Sabah olunca da Hz. Peygamber’e üst kata çıkmaları husûsunda ısrarla ricâda bulundu. Resûlullâh Efendimiz:

“−Alt kat daha elverişlidir!” buyurdu ise de Eyüp Sultan:

“−Siz alt katta bulundukça biz üst kata çıkamayız!” dedi. Bunun üzerine, yerlerini değiştirdiler.[1]

PEYGAMBERİMİZİN YEMEDİĞİ YEMEK

Eyüp Sultan ve âilesi, Pey­gam­ber Efen­di­miz’i misâfir ettikleri günlerde ye­mek pi­şi­rir ve kendisine ikrâm ederlerdi. Ye­me­ğin ka­lan kıs­mı ge­ri geldiğinde, Hazret-i Peygamber’in par­mak­la­rı­yla do­kun­du­ğu yer­le­ri araş­tı­rır, bununla teberrük ederlerdi. Bir keresinde soğanlı veya sarımsaklı bir yemek göndermişler, fakat Hazret-i Peygamber yememişti. Eyüp Sultan, yemekte Efendimiz’in parmak izlerini göremeyince, endişe ile yanına giderek:

“−Yâ Resûlallâh! O yemek haram mıdır?” diye sordu. Resûlullâh:

“−Değildir! Fakat, kokusundan hoşlanmadım. Çünkü ben meleklerle konuşuyorum.” buyurdu. Bunun üzerine Eyüp Sultan:

“−Sizin hoşlanmadığınız şeyden ben de hoşlanmam!” dedi. Ancak Resûlullâh:

“−Siz onu yiyiniz!” buyurdu. Bundan sonra Hz. Peygamber’e bir daha o sebzeden yemek yapmadılar.[2]

Bu hâl, Allâh Resûlü’nün, insanları ve melekleri hiçbir şekilde rahatsız etmeme husûsundaki incelik, nezâket ve hassâsiyetini ne güzel ifâde etmektedir.

İSTANBUL’A SÜRÜKLEYEN İLTİFAT

Eyüp Sultan Hazretlerinin Allâh Resûlü’ne olan hürmet ve ihtimâmı, Peygamber Efendimiz’in misâfirlik döneminden sonra da devâm etmiştir. Nitekim sırf Hz. Peygamber’in:

“İstanbul elbette fetholunacaktır; onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir!” (Ahmed, IV, 335; Hâkim, IV, 468/8300) müjdesine nâil olabilmek için seksen küsur yaşında iken iki sefer İstanbul kuşatmasına katılmış ve sonradan gerçekleşecek fethin ilk neferlerinden olarak rûhunu bu yolda teslîm etmiştir. Vefât etmeden az evvel, kendinden sonra fethe gelecek İslâm askerlerine mübâ­rek cesetleri ile dahî bir hedef gösterebilmek için etrâfındakilere:

“–Cesedimi, ayağınızın bastığı son noktaya gömün!” buyurmuştur.[3]

[1] Müslim, Eşribe, 171; İbn-i Hişâm, II, 116.

[2] Müs­lim, Eş­ri­be, 170-171; İbn-i Hişâm, II, 116.

[3] Bkz. İbn-i Sa’d, III, 484-485.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hz. Muhammed Mustafa 2, Erkam Yayınları

HZ. MUHAMMED (S.A.V.) KİMDİR? HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V) HAYATI

HZ. MUHAMMED MUSTAFÂ (S.A.V.)