Mescid-i Nebevî'nin Tamiratına Gösterilen Hassasiyet

Peygamberlere İman

Sultan I. Mahmud, âşık gönüllerin Efendimiz’e olan hasretlerini bir nebze de olsa dindirebilmek ümidiyle Eyüp Sultan Türbesi’ne, Allah Resûlü’nün mübârek ayak izini koydurmuştur. (Ziya Demirel-Avni Arslan, Osmanlı’da Peygamber Sevgisi, s. 89)

Sultan II. Mahmud devrinde ise, Ravza-i Mutahhara’nın yıpranan kısımlarının tamiri ve Yeşil Kubbe’nin yenilenmesi söz konusu olunca, işinin ehli mimar ve ustalar, Pâdişah emriyle derhal Medîne-i Münevvere’ye gönderilmiştir.

Bu mühendis ve mimarlar, kendilerine tevdî edilen bu nâzik vazifeyi, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in rûhâniyetini rahatsız edecek en ufak bir kabalığa veya edebe mugâyir bir harekete mahal vermeden yerine getirebilmek için, tâmirat sırasında hiç dünya kelâmı konuşmamak üzere anlaştılar. Sonra da kendi aralarında şöyle bir dil geliştirdiler:

“Sen, «Bana tuğlayı uzat yerine; Allah!» de. Ben, «Su ibriğini uzat yerine; Bismillah!» diyeyim. Sen, «Çekici uzat yerine; Lâ ilâhe illâllah!» de…”

YEŞİL KUBBENİN İNŞÂSI

Böylece Yeşil Kubbe, âdeta bir zikir meclisinin feyiz ve rûhâniyet iklîmi içerisinde inşâ edildi. Bu şerefli hizmette bulunan ustalar, her taşı abdestli olarak ve besmeleyle yerine koydular. Yine bu tâmir esnâsında gürültü çıkarmasın diye çekiçlerine keçe bağlamaları, misli görülmemiş birer edep ve ihtiram numûnesidir.

1. Mahmud da bu ulvî hizmeti kendisine nasîb eylediği için gözyaşları içinde Cenâb-ı Hakk’a hamd ile şükretmiştir.

Peygamber muhabbetiyle dolu gönüllerden biri de Abdülmecid Hân’dır. Öyle ki, gönlünde yanan muhabbet ateşini bir nebze de olsa hafifletmek düşüncesiyle kendisi için, Medîne’de bir Mescid-i Nebevî maketi hazırlatılmıştır. Bu maket o kadar gerçekçi yapılmıştır ki, Efendimiz’in türbesinin kubbesi çıkarılınca binâsı, o da çıkarılınca mübârek sandukaları görülebilmektedir. Bu maket İstanbul’a gönderilip pâdişâha hediye edilmiştir. Hediyenin mânevî değeriyle son derece mesrûr olan Sultan, maketi edeple saklamış, o mübârek beldeleri görememenin hasretini bu maketi öpüp koklayarak gidermeye çalışmıştır.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Gönül Yolculuğu, Erkam Yayınları