Mahlûkatın Ortak Dili: “Lisân-ı Hâl”

Allah`a İman

Gerçek bir mü’min olabilmek, kalbi harekete geçirmekle ve o kalbin tefekkür ve sevme iştihâsını uyandırabilmekle başlar.

İnsanı insan yapan, beyin ve kalb fonksiyonlarıdır. Sadece beyne yüklenilip kalb âlemi ihmâl edildiği zaman, insan belki iyi bir dünya adamı olur. Lâkin ince, rakîk bir mü’min olabilmek için kalbin de hamur gibi yumuşaması, incelmesi ve hissiyât derinliğine bürünmesi zarûrîdir. Kalbi bu kıvamda çalışan bir mü’min için her şey “hâl lisânı” ile konuşur. İnsanın, kendinden başlayarak yüzü-gözü, üstü-başı vitrinidir. Bütün varlıkların “lisân-ı hâl” denilen bir lisânı vardır ki, her şey bununla beyân hâlindedir.

Anadan doğma âmâ olan bir kişi, gözleri birdenbire açılsa ne kadar dehşete kapılır. Şöyle bir baktığında; denizlere, ağaçlara, uçan kuşlara ne kadar hayret eder. Zîrâ hiç görmediği şeyler… «Rabbim ne güzel halketmiş!» der, hayranlık duyar. Bu güzelliklerin her gün binlercesi ile karşılaşan insanoğlu, çoğu kez bunların farkına varmadan, derin tefekkür ve ince tahassüs iklimine yol bulamadan, tıpkı bereketli Nisan yağmurları üzerinden akıp gittiği hâlde ondan hiçbir nasîb alamayan sert kayalar misâli, oradan gafletle gelip geçer.

UYANIKLIĞA DÂVET

Kur’ân âyetleri, bizleri ne güzel bir uyanıklığa dâvet hâlindedir:

“Gecenin ve gündüzün değişmesinde, Allâh’ın gökten indirmiş olduğu rızıkta (yağmurda) ve ölümünden sonra yeri onunla diriltmesinde, rüzgârları değişik yönlerden estirmesinde, aklını kullanan toplum için dersler vardır.” (el-Câsiye, 5)

“Onlara bir delil de gecedir: Gündüzü ondan sıyırırız da karanlıkta kalıverirler. Güneş de yörüngesinde yürüyüp gitmektedir. Bu, çok güçlü ve her şeyi bilen Allâh’ın takdîridir. Ay için de sonunda o eski hurma salkımının çöpüne (yay hâline) döneceği konaklar tâyin etmişizdir. Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzerler.” (Yâsîn, 37-40)

“İşte biz, bu temsilleri insanlar için getiriyoruz; fakat onları ancak bilenler düşünüp anlayabilir.” (el-Ankebût, 43)

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Son Nefes, Erkam Yayınları, 2013