Kurban'da İhlâs ve Takva'nın Önemi

İnfak

Kurbana niyetlenen bir mü’min; evvelâ gönlündeki niyeti tashih etmeli, tam bir ihlâs duygusu içinde olmalı, niyetine fânîleri ortak etmekten titizlikle sakınmalıdır. Konu-komşunun ayıplamasından, toplumdaki îtibârının zedelenmesinden korkmak veya gösteriş yapmak gibi süflî ve nefsânî kaygılarla kurban kesmemelidir.

Mevlânâ Hazretleri, kurbanın derûnî şartlarından habersiz şekilde sırf şekil plânında takılıp kalanları şöyle îkaz buyurur:

“Sakın ola ki keçinin gölgesini kurban etme!..”

Zira kurban edilen hayvanın eti, kemiği, gölge varlıktır; aslolan, onun ifâde ettiği mânâdır. Gönül, bu mânânın farkında olmalıdır.

Süfyân-ı Sevrî Hazretleri:

“Eskiler nasıl amel edeceklerini öğrendikleri gibi, nasıl hâlisâne niyet edeceklerini de öğrenirlerdi.” buyurmuştur.

KURBAN SADECE ŞEKLÎ BİR İBADET DEĞİLDİR

Kurban kesmekten asıl maksat, Allâh’a bu teslîmiyet ve tevekkül şuuruyla kullukta bulunma husûsunda gönüllerin âgâh olmasıdır. Yani kurban, sadece şeklî bir ibadet değildir. Bu ibadet de diğer ibadetler gibi, rûhî bir iştiyakla îfâ edilmelidir. Zira Cenâb-ı Hak buyurur:

(Kurbanların) ne etleri, ne de kanları Allâh’a ulaşır. Allâh’a ulaşan, ancak takvânızdır…” (el-Hac, 37)

KURBAN GÂYE TAKVA'DIR

Bunun içindir ki cismânî kurbandan gâye, emr-i ilâhîye kayıtsız-şartsız itaat etmek, cân u gönülden, itirazsız-tereddütsüz, teslîmiyet göstermek sûretiyle, O’na yaklaşma arzusunun, yani kalpteki bu hâlis niyetin izhârıdır. Kurbanda Hak katına yükselerek kabul görecek olan da, kulun bu gönül kıvâmıdır. Yoksa kurbanın eti, kemiği değil…

Hak katına ulaşacak olan, kulun takvâsıdır. Takvâ üzere yaşamayan, îtikad, ahlâk ve muâmelâtında ciddî problemler bulunan birinin, ibadet ve amelleri de düzgün olmaz. Çünkü eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz. Böyle kimselerin ibadetleri; riyâ, gösteriş, birileri tarafından ayıplanma korkusu gibi fânî gâyeler ve nefsânî marazlarla bulanıktır.

SADECE ALLAH'IN RIZASINI DÜŞÜNMEK GEREKİR

Şeyh Şiblî Hazretleri, kurban keserken niyeti sırf Allâh’ın rızâsına tahsis etmenin zarûretini, ne güzel ifâde etmektedir:

“Kurban keserken aşırı nefsânî isteklerini ve irâdeni Hakk’ın rızâsında yok etmediysen, gerçekte kurban kesmiş olmazsın.”

Yani kurbana niyetlenen bir mü’min; evvelâ gönlündeki niyeti tashih etmeli, tam bir ihlâs duygusu içinde olmalı, niyetine fânîleri ortak etmekten titizlikle sakınmalıdır. Konu-komşunun ayıplamasından, toplumdaki îtibârının zedelenmesinden korkmak veya gösteriş yapmak gibi süflî ve nefsânî kaygılarla kurban kesmemelidir.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2012 – Ekim, Sayı: 320, Sayfa: 032