Kur’ân’ı Tecvîd ve Tertîl Üzere Okumanın Önemi

KUR’ÂNIMIZ

Kur’ân’ı tecvid ve tertil üzere okumanın önemi nedir?

Kur’ân okumanın bir takım usul ve kâideleri vardır. Onu, harflerinin mahreç ve sıfatlarına riâyet edip vakıf, vasıl, sekte vb. tilâvet kâidelerine uyarak güzel ve hatasız okumayı öğreten ilme “Tecvîd” ismi verilmiştir. Kur’ân-ı Kerîm nazmı ve mânasıyla birlikte indirildiğine göre onun nazmının aslî şekliyle muhafaza edilebilmesi için tecvid ilminin öğrenilmesi farz-ı kifâye kabul edilmiştir. Kur’ân’ı tilâvet ederken harflerin zât ve sıfât-ı lâzımelerinin bozulmasıyla meydana gelen lahn-ı celîden (büyük hatadan) sakınacak şekilde tecvid kâidelerine riâyet edilmesi ise farz-ı ayın veya vâcip olarak görülmüştür. Bu sebeple Kur’ân tilâvetinin tâlimi ilk günden beri semâ ve arz yoluyla ağızdan ağıza öğretilerek günümüze kadar gelmiştir. “Semâ”, bir hocanın Kur’ân’ı okuması, talebesinin de onu dinlemesidir. “Arz” ise talebenin hocasına okumasıdır. Yani önce talebenin hocasını dinlemesi, peşinden öğrendiklerini hocasına okuyarak arzetmesi esastır.[1]

Kur’ân-ı Kerîm’i tane tane, yavaş yavaş, tefekkür ederek okumaya da “Tertîl” ismi verilir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“…(Ey Rasûlüm!) Kur’ân’ı tertîl üzere (tane tane) oku!” (el-Müzzemmil 73/4)

Vahyin ilk geldiği günlerde Yüce Rabbimiz, Rasûlü’ne Kur’ân’ı okurken acele etmemesini emretmişti.[2] Bundan sonra onun kıraati artık açık açık, harf harf, cümle cümle bir okuyuş oldu. O, Kur’ân’ı tertîl, tecvîd ve teennî ile en güzel şekilde tilâvet ederdi. Harfleri, kelimeleri ve cümleleri birbirinden ayırarak açık bir şekilde okur, durulacak yerlere riâyet ederdi. Neredeyse okuduğu harfler ve kelimeler sayılabilecek durumdaydı.[3] Ümmü Seleme (r.a) vâlidemize onun kıraati sorulduğunda;

“–Rasûlullah (s.a.v) kıraatini ayırırdı (tane tane, dura dura okurdu)” cevabını vermiştir.[4]

Katâde (r.a) şöyle demiştir: “Hz. Enes’e Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in okuyuşunu sorduğumda;

«–(Çekilmesi gereken harfleri) hakkıyla çekerlerdi» cevabını verdi.”[5] Yine Enes (r.a);

“–Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in kıraati medli idi” dedikten sonra besmeleyi örnek olarak zikretmiş ve onun “bismillâh”ı, “er-Rahmân”ı ve “er-Rahîm”i uzattığını söylemiştir.[6]

Huzeyfe (r.a) şöyle buyurur: “Bir gece kendileriyle birlikte namaz kılmak için Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in yanına vardım. Namaza durup ne alçak ne de yüksek olmayan güzel bir kıraatle okumaya başladılar. Tertîl üzere (tâne tâne) okuyor ve kıraatlerini bize işittiriyorlardı…”[7]

Rasûlullah (s.a.v), Ebû Mûsâ el-Eş‘arî ve Sâlim Mevlâ Ebû Huzeyfe gibi Kur’ân’ı güzel sesle okuyan ashâbını takdir ve taltif etmişlerdir.[8]

Kur’ân’ı en güzel şekilde tilâvet ederek Allah’ın rızâsını, Rasûlü’nün muhabbetini elde edebilmek için onu her sene, bu husûsta ihtisas görmüş bir zâta dinletmek tavsiye edilmektedir. Böylece tashîh-i hurûf yapılmış, Kur’ân bilgilerinin zayıflaması önlenmiş ve hatâlar asgarîye indirilmiş olur. Mukâbele sünneti de zaten bunun için ortaya konulmuştur.

Dipnotlar:

[1] Abdurrahman Çetin, “Tecvid”, TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/tecvid--kuran (14.03.2019).

[2] Tâ-hâ 20/114; el-Kıyâme 76/16.

[3] Ahmed b. Hanbel, 6: 294, 300; Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 23/2923; Ali el-Kârî, Mirkâtü’l-mefâtîh, Beyrut: Dâru’l-Fikr, 1422/2002, 3: 914; 4: 1503.

[4] Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 23; Ebû Dâvûd, Vitir, 20.

[5] Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 29; Ebû Dâvûd, Vitr, 20/1465.

[6] Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 29.

[7] Ahmed, 5: 401.

[8] Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 31; İbn Mâce, İkametü’s-Salât, 176.

Kaynak: Doç. Dr. Murat Kaya, Kitabımız Kur’ân Muhtevâsı ve Fazîletleri, Erkam Yayınları