Kur'ân'ı Okuma ve Yaşamanın Önemi Nedir?

KUR’ÂNIMIZ

Kur'ân'ı Kerim-i okumanın, anlamanın ve onu hayatında tabik ederek yaşamanın önemi nedir? Kur'ân'ın bizlere şefaati ve şikayeti nasıl olacak? Mahşer günü Kur'ân'dan nasıl hesaba çekileceğiz? Azap ve mükafatlandırma nasıl olacak? Sizler için derledik...

Mukaddes kitabımız Kur’ân-ı Kerîm, onu öğrenip anlamamız ve hayatımızın her alanında yaşamamız için gönderilmiştir. Cenâb-ı Hak Kur’ân ile amel eden insanları yükseltir, onu terk edenleri de alçaltır. Kur’ân-ı Kerîm, kendisine tâbî olan kimselere kılavuzluk ederek onları cennete götürür. Onu terk edenleri de arkalarından iterek cehenneme yuvarlayıverir. Dolayısıyla Kur’ân’ın hem şefaati hem de şikâyeti sözkonusudur. Kur’ân kıyâmet günü insan sûretinde veya farklı şekillerde gelir ve kimi insanlara yardım ederken kimilerinden de şikayetçi olur. Kimilerini cehenneme karşı korurken kimilerini de ateşe atar.

Kur’ân okuyup onunla hemhâl olan, emir ve nehiylerini yerine getiren kimseye âhirette: “Dünyada nasıl tertîl ile ağır ağır okuyor idiysen burada da oku!” denir. Okudukça derecesi yükseltilir. Cennetteki makâmı, okuduğun en son âyetin seviyesinde olur. (Ebû Dâvûd, Vitr, 20/1464; Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 18/2914)

KUR'ÂN'IN ŞEFAATİ

Kur’ân’ın bu şefaat ve yardımıyla ilgili Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurur:

 “Kıyamet günü Kur’ân gelip (ehli ve ashâbı için) şöyle der:

«–Yâ Rabbî, onu süsle!» Bunun üzerine ona kerâmet tâcı giydirir.

Bu sefer Kur’ân şöyle der:

«–Yâ Rabbî, ona daha fazlasını ihsân eyle!» Kur’ân’ı okuyup yaşayan kişiye keramet elbisesi giydirilir.

Kur’ân:

«–Yâ Rabbî, ondan razı ol!» der. Allah Teâlâ da ondan râzı olur ve kendisine:

«–Oku ve yüksel!» denir.

Okuduğu her âyetle hasenesi artırılır.” (Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 18/2915)

Hz. Âişe vâlidemiz der ki:

“Cennetin dereceleri, Kur’ân âyetleri sayısıncadır. Cennete girenler arasında Kur’ân okuyandan daha fazîletli kimse yoktur.” (İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, VI, 120/29952)

O gün kim Kur’ân’ın tamamını okursa cennetin en üst mertebesine yükselecektir. Herkes, Kur’ân okuduğu miktarda yükselip ona göre sevap alacaktır.

KUR'ÂN'IN ŞİKAYETİ

Kur’ân’ın şikâyetine gelince, o da çok acıklı bir manzaradır. Allah Rasûlü (s.a.v) Kur’ân’ın hem şikâyetini hem de şefaatini anlatarak der ki:

“Kıyamet günü bir adam getirilir. Kur’ân ona (insan sûretinde) temessül ettirilir. Adam dünyadayken Kur’ân’ın farzlarını ihmâl etmiş, çizdiği sınırları aşarak haramlara düşmüş, bildirdiği ibâdetleri yapmayıp muhâlif davranmış, yasakladığı mâsiyetleri irtikâb etmiş (işlemiş)tir. Kur’ân der ki:

«–Yâ Rabbî! Âyetlerimi ne kötü bir adama verdin (öğretip ezberlettin!) Hududlarımı aştı, farzlarımı terk etti, açıkladığım ibadetleri bırakıp yasak olduğunu bildirdiğim mâsiyetleri işledi…»

Kur’ân o kimse aleyhine delillerini sayıp dökmeye o kadar devam eder ki, nihayet kendisine:

«–Haydi onu sana bırakıyorum, hesabını gör» denilir.

O da adamın elinden tutar ve burnu üstüne sürükleyerek cehenneme atıncaya kadar kendisinden ayrılmaz.

Başka bir kimse daha getirilir. O da dünyadayken Kur’ân’ın çizdiği sınırları korumuş, farzları yerine getirmiş, emrettiği ibadetleri yapıp yasakladığı masiyetlerden kaçınmıştır. Kur’ân onun önünde durarak müdâfaacısı olur ve şöyle der:

«–Yâ Rabbî! Âyetlerimi ne güzel bir kişiye tevdî ettin (öğretip ezberlettin!) Hududlarımdan sakındı, farzlarımı îfa etti, beyân ettiğim taatlere tâbi olup mâsiyetlerden kaçındı…»

O kişi lehine delillerini saymaya o kadar devâm eder ki, nihayet kendisine:

«–Onu sana havale ettim, hesabını sen gör!» denilir.

Bunun üzerine (insan sûretinde) temessül ettirilen Kur’ân, onun elinden tutar, yanından hiç ayrılmaz. Ona beyaz atlastan elbiseler giydirir, başına kral tâcı koyar ve kralların kâsesiyle ona su ikrâm eder.” (Heysemî, VII, 160-161; Bezzâr, no: 2337)

Kur’ân’ın okunmasını ve yaşanmasını terk edenlerden Allah Rasûlü (s.a.v) de şikâyetçi olmaktadır. Bir mü’minin, en zor anda, şefaatine son derece muhtaç olduğu Peygamber’inin açık şikâyetiyle karşılaşması ne acı bir hâdisedir! Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“Rasûlullah (s.a.v) der ki: Ey Rabbim! Kavmim bu Kur’ân’ı büsbütün terkettiler.” (Furkân 25/30)

Bu şikâyetin içinde Kur’ân’a îman etmemek ve karşı tavır almak bulunduğu gibi, va’d ve vaîdinden müteessir olmamak ve bilhassa lafzını okumayı terk etmek de mevcuttur. Bir rivayette şöyle buyrulur:

“Kim Kur’ân’ı öğrenir de mushafını asar, onu sık sık okumaz ve yüzüne bakmazsa, kıyâmet günü Kur’ân gelir o kişinin yakasına yapışır ve:

«–Ey Âlemlerin Rabbi! Bu kulun beni terk etti ve benden uzak durdu. Aramızda sen hüküm ver» diye şikâyette bulunur.” (Kurtubî, XIII, 27-28; Âlûsî, Rûhu’l-meâni, XIX, 14, [Furkân, 30 tefsîrinde])

Yüce Rabbimiz, cümlemize Kur’ân-ı Kerîm’in şefaatine nail olarak şikâyetinden emîn olmayı nasîb eylesin!..

Kaynak: kuranvesunnetyolunda.com