Kur'ân'da Yahudiler Nasıl Geçiyor?

KUR’ÂNIMIZ

Kur’ân-ı Kerim’de Yahudiler nasıl geçiyor? Kur'ân bize Yahudilerle ilgili  neler öğretiyor?

Allah Teâlâ, Yahudilerin Peygamber Efendimize ve İslâm’a karşı düşmanlıklarına ve bu hususta ortaya çıkardıkları kargaşaya, vahiy yoluyla pek çok kez müdahale etmiş, onlara kendi tarihlerinden misallerle hak dine karşı mücadelelerini anlatmıştır. Onların kitabı bilen “âlimler” ve âlimlerinin dediklerine gözü kapalı inanıp itaat eden “ümmîler” olarak ikiye ayrıldıklarını; âlimlerin Allâh’ın indirdiği kitabı (Tevrat, Zebur vb.) elleriyle değiştirdiklerini, keyiflerine uymayan şeyler söyledikleri zaman peygamberlerini öldürmeye varacak şekilde isyan ve inkâra kalkıştıklarını haber vermektedir.

Onlar, Peygamber Efendimizi, O’na indirilecek din ve şeriatı, hattâ Peygamber Efendimizin ashâbını ve ümmetini çok iyi bilmekteydiler. Kendilerine gelmiş peygamberler, onları hep bu peygambere îman ve itaat etmek üzere hazırlamıştı. Ancak onlar, son peygamberin kendi ırklarından çıkmaması üzerine, insanlar arasında O’na en büyük düşman kesilmiş ve inatları yüzünden çok az bir kısmı îman etmişti.

Aynı şekilde Yahudilerin “kendilerinin Allâh’ın en seçkin milleti, O’nun evlâtları” olduğu ve “ne yaparlarsa yapsınlar, cehennemde sayılı birkaç gün dışında azap görmeyecekleri” iddiâları reddedilmiş, onların da bütün insanlar gibi “yaptıklarının bedelini misliyle görecekleri” ve “yapmış oldukları kötülükler sebebiyle aslâ ölmek istemedikleri” haber verilmiştir.

Kendilerinin birçok nimete mazhar oldukları, Allâh’ın âyet ve mûcizelerini ayan beyan gördükleri hâlde, buzağıyı tanrı edindikleri; Allâh’ın cihad emrini haber veren Hazret-i Mûsa’ya, “Sen ve Rabbin, gidin savaşın; biz burada oturup bekleyeceğiz!” dedikleri, “On emir” olarak bilinen Allâh’ın emir ve yasaklarını fütursuzca çiğnedikleri, mâsum insanları katlettikleri, Allâh’ın dinini öğretip yaşamaktan başka vazifesi olmayan peygamberlerin canına kastettikleri ve benzeri daha çok hâdise Kur’ân-ı Kerim’de uzun uzadıya anlatılır. Kur’ân-ı Kerim’in üçte biri kıssa kabul edilirse, bu kıssaların da neredeyse yarıdan fazlası İsrâiloğulları ve onların sordukları sorular hakkındadır.

Böylece Rabbimiz, ümmet-i Muhammed’e, İsrailoğulları üzerinden ders vermekte ve âdeta, “Onların dinlerine gösterdikleri laubâliliği, gevşekliği ve isyanı, sakın siz kendi dininizle ilgili göstermeyin! Aksi hâlde sizin sonunuz da onlar gibi olur!” demektedir.

Bu kıssaların ve İsrâiloğulları hakkında verilen bilgilerin bir diğer sebebi de, onların, ihânet, zulüm ve düşmanlık açısından en dikkat edilmesi gereken hasımlar olduğu, onların tuzak ve hilelerine karşı Müslümanların çok uyanık bulunması gerektiğidir. Rabbimiz, bize onların karakteristik özelliklerini resmetmiş, gerek kendi peygamberleri olan Hazret-i Mûsa, Hazret-i Dâvud, Hazret-i Zekeriya, Hazret-i İsâ -aleyhimüsselâm- vb. döneminde, gerekse Peygamber Efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafa -sallâllâhu aleyhi ve sellem- döneminde ne yaptıkları, ne yapmak istedikleri uzun uzun anlatılmıştır.

Böylece âhir zaman ümmetinin önündeki bâdireler, hile ve tuzaklar aydınlatılmış, düşmanların kirli planları ve karanlık niyetleri ortaya konmuş; müslümanlara, Allâh’ın dinini öğrenip uygulama noktasında insanlardan gelebilecek kötülüklere dair bir mazeret kapısı bırakılmamıştır.

Kaynak: Fatma Nur Cihan, Şebnem Dergisi, 130. Sayı, Aralık 2015