Kur’ân Mûcizeleri Nelerdir?

KUR’ÂNIMIZ

Cenab-ı Hak tarafından indirilişi üzerinden 1400 sene geçen yüce kitâbımız Kur’ân-ı Kerîm’in mûcizeleri nelerdir?

Kur’ân-ı Kerîm; Cenâb-ı Hakk’ın kelâmda tecellî eden bir beyan mûcizesi ve Oʼnun beşeriyete gönderdiği en büyük hediyesidir. İnsanı hakka, hayra, güzel ahlâka, kulluk idrâkine, hülâsa ebedî saâdete davet eden öğütler, emirler ve nehiyler mecmuasıdır.

Bu yönüyle o, kıyâmete kadar bütün insanlık için derin bir tefekkür ufku, kanayan ruhlara şifâ, yorgun gönüllere safâ bahşedecek olan ilâhî bir hikmet menbaıdır.

Kur’ân-ı Kerîm, kıyâmete kadar olmuş ve olacak bütün ilmî terakkîlere öncülük eden en mükemmel bilgilerin sır ve hikmetleriyle doludur. Bu sebeple denilebilir ki, zâhir ve bâtın her hakîkat, Kur’ân’da meknuzdur. Nitekim âyet-i kerîmede şöyle buyrulmuştur:

“İnsanlara ufuklarda ve kendi nefislerinde âyetlerimizi göstereceğiz ki, onun (Kur’ân’ın) gerçek olduğu kendilerine iyice belli olsun!.. Rabbinin her şeye şâhid olması yetmez mi?..” (Fussılet, 53)

KUR’ÂN-I KERÎM’İN MÛCİZEVÎ YÖNLERİ

Biz, yazımızın sınırlı hacmi sebebiyle, Kur’ân-ı Kerîm’in sayısız mûcizevî yönlerinden birkaçı üzerinde kısaca durmak istiyoruz:

1- FESÂHAT VE BELÂĞATİ

Belâğat; muhtevâya, maksada, mevzûya ve muhâtaba göre, yâni hâlin gerektirdiği şekilde en uygun sözü söylemektir. Kur’ân’ı Kerîm, ele aldığı bütün hususlarda bunu en güzel bir tarzda gerçekleştirmiştir.

Kur’ân-ı Kerîm, fesâhat bakımından da şâheserdir. Zira seçtiği kelimelerde, kurduğu cümlelerde ve bunların ifâde ettiği mânâlarda en ufak bir eksiklik veya fazlalık bulmak mümkün değildir.

2- İNSANIN YARATILIŞI

İnsanın üremesi ve embriyonun teşekkülü husûsunda Kur’ân-ı Kerîm, modern ilmin daha yeni keşfedebildiği birtakım orijinal bilgiler vermektedir.

3- DAKTİLOSKOPİ

İlim dalı, parmak izlerinin ömür boyunca hiç değişmeden aynı kaldığını; hiçbir insanın parmak izinin de bir başkasınınkine benzemediğini ortaya koymuştur. Bu sebeple emniyet ve hukukta en güvenilir hüviyet tespiti, parmak ucu iziyle yapılmaktadır. Bu hakîkat, 19. asrın sonlarında keşfedilip kendisinden istifâde edilmeye başlanmıştır.

4- ASTRONOMİ

Kur’ân-ı Kerîm, duygu derinliğine varabilmemiz ve Allâh’ın azamet-i ilâhiyyesinin kalplerimizde bir şuur hâline gelmesi için sık sık semâdan misaller verir.

5- KUR’ÂN-I KERÎM’İN MEYDAN OKUMASI (TEHADDÎ)

Cenâb-ı Hak, Kur’ân’ın mûcize bir kitap olduğunu, inkârcılara meydan okuyup onları müsâbakaya çağırmak (tehaddî) sûretiyle ispat etmiştir.

Kur’ân’ın meydan okuması; inkârcıları birdenbire şaşırtmamak, onlara kendi imkân ve kuvvetlerini yeterince kullanabilecekleri bir mühlet vermek için dört safhada gerçekleşmiştir. Böylece onların Kur’ân’a benzer bir söz getirmeye güç yetiremeyecekleri, kesin olarak ispat edilmiş olmaktadır.

Birinci safhada, müşriklerden Kur’ân’ın tamamına benzer bir kitap getirmeleri talep edilmiştir:

“De ki: Andolsun, bu Kur’ân’ın bir benzerini ortaya koymak üzere insanlar ve cinler bir araya gelseler, birbirlerine destek de olsalar, onun benzerini ortaya getiremezler.” (el-İsrâ, 88)

İkinci safhada saha biraz daha daraltıldı. İnkârcıların işleri kolaylaştırılarak Kur’ân sûrelerine benzer on sûre getirmeleri talep edildi. Nitekim Hûd Sûresi’nde şöyle buyrulmaktadır:

“Yoksa, «onu (Kur’ân’ı) kendisi uydurdu» mu diyorlar? De ki: Eğer doğru iseniz Allah’tan başka çağırabildiklerinizi (yardıma) çağırın da siz de onun gibi uydurulmuş on sûre getirin!” (Hûd, 13)

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, 40 Soru 40 Cevap, Erkam Yayınları