Kur’an Ayı: Ramazan-ı Şerif

RAMAZAN ÖZEL

Mübarek Ramazan ayında indirilen Kur’ân-ı Kerîm, Yüceler Yücesi Rabbimizin mübarek kelâmı, insan ve cinlere hitabıdır, mukaddestir, mübarektir, ulvîdir.

Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı Kerîm’i Ramazan Ayı’nda, Kadir Gecesi’nde indirmeye başlamıştı. Rabbimiz, Kadir sûresinde şöyle buyuruyor:

“Biz onu (Kur’ân’ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi, bin aydan daha hayırlıdır…” (el-Kadr, 1-3)

İşte böyle mübarek bir ayda, böyle kadri yüce bir gecede inmeye başlayan Kur’ân-ı Kerîm’in kendisi de Yüceler Yücesi Rabbimizin mübarek kelâmı, insan ve cinlere hitabıdır, mukaddestir, mübarektir, ulvîdir. Yüce Rabbimiz, Kur’ân-ı Kerîm’i bize şöyle takdim ediyor:

“Kur’ân okunduğu zaman derhal onu dinleyin. Susun, tâ ki (Allâh’ın rahmeti ile) esirgenmiş olasınız.” (el-A‘râf, 204)

“Gerçek bu Kur’ân, (insanları) öyle bir şeye (yola) doğrultup götürür ki, o en âdil ve en doğru bir yoldur. O, güzel güzel amel (ve hareketlerde) bulunan mü’minlere kendileri için muhakkak bir ecir olduğunu müjdeler.” (el-İsrâ, 9)

“Biz Kur’ân’dan peyderpey onu indiriyoruz ki, o mü’minler için bir şifâ ve bir rahmettir. Zâlimlerin ise (maddî ve mânevî) ziyânından başkasını artırmaz.” (el-İsrâ, 82)

“Eğer biz bu Kur’ân’ı bir dağ başına indirseydik, muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün. Bu misaller (yok mu?) İşte biz onları insanlar düşünsünler diye îrâd ediyoruz.” (el-Haşr, 21)

Abdullah bin Alevî el-Haddâd buyurmuştur ki:

“Mürîd, Allâh’ın yüce kitabını mânâlarını anlamaya çalışarak okumalıdır. Kur’ân’ın lafızlarını doğru ve tane tane telaffuz etmeli, okuduğu sözün sahibini düşünerek O’nun azamet ve celâlinden ürpermelidir. Kur’ân’ı, açık ve yüksek sesle, Allah korkusundan uzak bir kalple okuyan gâfiller gibi okumamalıdır. Çünkü böyle kimseler, Kur’ân’ı başından sonuna kadar okurlar da en ufak tefekkürleri olmaz. Hangi âyet ne için indirilmiştir düşünmezler. Eğer Kur’ân’ın mânâlarını bilip düşünselerdi, okudukları ile amel ederlerdi. Çünkü ilim faydası olandır. Bilip de amel etmeyenin câhilden bir farkı yoktur.”

Allah Teâlâ, Kur’ân-ı Kerim’de buyurur ki:

“Ona temizlerden başkası dokunamaz.” (el-Vâkıa, 79)

Mushafın zâhiri sayılan kapak ve yaprakları, temiz olmayan ellerden korunduğu, O’nu ancak yıkanmış ve abdestli kimselerin tutabileceği gibi; bâtını olan mânâsını da, her türlü kötü hastalıklardan temizlenmiş ta’zîm, edeb ve saygı nûru ile parlamış olan kalpler anlayabilir. Her el, mushafa yapışamadığı gibi, her dil de Kur’ân’ı okuyamaz. Ve her kalb onun mânâsını anlayamaz.”

Allah Teâlâ âyet-i kerîmelerde şöyle buyurur:

“Allâh’ın üzerinizdeki nîmetini ve size öğüt vermek için indirdiği Kur’ân’ı ve ondaki hikmeti düşünün.” (el-Bakara, 231)

“Şu Kur’ân, insanların kalp gözlerini açacak bir nûr, sağlam bir bilgi edinmek için bir hidâyet ve rahmettir.” (el-Câsiye, 20)

Allâh’ım! Kur’ân-ı Kerîm hürmetine bana rahmet eyle! Kur’ân’ı bana îman, nûr, hidâyet ve rahmet kıl! Allâh’ım, Kur’ân-ı Kerîm’den unuttuğum oldu ise bana hatırlat. Anlamadığım oldu ise bana anlat. Gece ve gündüzde Kur’ân okumayı bana nasip et. Kur’ân-ı Kerîm’i lehimde hüccet kıl! Ey Âlemlerin Rabbi! Âmin.

Kaynak: Zâhide Topçu, Şebnem Dergisi, Sayı: 194