Kız Kur'ân Kursları Neden Gerekli?

KUR’ÂNIMIZ

Kızlarımızın eğitiminde Kur’ân kurslarının rolü nedir? Bu kurslarda verilecek eğitim ve öğretimde nelere dikkat edilmelidir?

Bütün müesseseler, bilhassa mânevî eğitim veren Kur’ân kursları birer şefkat, fedâkârlık ve hizmet yuvası olmalıdır. O duvarların içinde kuru bilgiler yığınından ziyâde, merhamet ve hizmetin aşk ve heyecanı yer almalıdır. Zira talebesine muhabbeti aşılayamayan duygusuz bir öğretici; îmanın aşk ve vecdini minik ve mâsum yüreklere hissettiremeyen bir eğitimci ve Kur’ân-ı Kerîm’in sevgi ve derinliğini tattıramayan bir hoca, büyük bir vebâl altındadır. Çünkü bulunduğu müessese bir beytü’l-mâl (devlet ve milletin ortak malı), talebeleri de emânettir. Talebeler istenilen eğitimi almamış olursa, kul hakkı ortaya çıkar.

İnsanların çoğunlukla maddeye râm oldukları zamanımızda bilhassa Kur’ân-ı Kerîm hocalarının talebelerine daha çok ihtimam göstermeleri zarûrîdir. Muallim ve muallimeler öncelikle talebesinin gönlünü hocasının muhabbetiyle doldurmalı, “Elif-bâ”ya başlamadan önce “Elif”in hakîkatini öğretmelidir. Minicik yüreklere Allah ve Rasûlullah sevgisinden pırıltılar aktararak feyz ile yoğurmalıdır. İslâm’ın nezâket, zarâfet ve tüm güzelliklerini o tertemiz kalplerde aksettirebilmelidir.

K­âh bir cezâ hâkimi, kâh bir cellât rolü oynayan, azametli tavrıyla talebeler üstünde otorite kurmaya çalışan bir muallim, çatık kaşla Kur’ân-ı Kerîm öğretmeye kalkan bir gâfil ve emsâllerinin gayretleri bir hüsrandan ibarettir.

Kur’ân-ı Kerim’e karşı gösterilen ihmalden daha ziyâde insanın mânevî hayatını karartan başka bir hatâ yoktur.

Bu kurslarda eğitimle meşgûl olan hocahanımlar ve belletmenler, olgun bir hizmet insanı olmaya gayret etmelidirler. Olgun bir hizmet insanı, kalbi feyizle dolu, yani amel sahibi, merhamet, şefkat, diğergâmlık gibi ahlâkî meziyetlerle donanmış, kin ve nefrete düşman kimsedir. Yine hizmet insanı, hangi zümrenin içinde yaşarsa yaşasın, kendi varlığını ve îmanını koruyabilen kimsedir. Fitne ortamında bile etrafına güzellikleriyle tesir edecek ancak çirkinliklerden hiçbir şekilde tesir almayacak hâlde olmalıdır.

Kısacası gerçek bir hizmet ehli her hâlükârda kalbini mal, mülk, mevkî ve menfaat endişelerinden uzakta tutmasını bilen kişidir.

DÜNYA ÜÇ ŞEYLE CENNET OLUR

Bir kelâm-ı kibârda şöyle buyurulmaktadır:

“Dünya üç şeyle cennet olur:

-Elden, dilden ve gönülden infâkla;

-Allah’ın kullarını ayıplamayıp affetmekle;

-Zâlimin zulmüne, zulüm ile karşılık vermeyip hidâyetine vesîle olmakla.”

Diğer bir kelâm-ı kibârda, insan içinde kendini bilenler üç sınıftır, denmiş ve şöyle buyurulmuştur: “Kimseyi incitmeyenler, Ad ve sıfatlarını söylemekten hayâ eden mahviyet ve tevâzû sahipleri, İlâhî emânet ve mahlûkata Hak nazarıyla bakanlar.”

Gül ve çiçek manzaraları, nasıl, en haşin ve ters insanı bile tebessüm ettirirse, insanlara örnek ve rehber olacak kişinin gönlü de o şekilde olmalıdır. Bütün mahlûkata neşe ve saâdet vermelidirler. En katı ve sefil bir kalp bile onun karşısında yumuşamalı, uyanmalıdır.

Kur’ân kurslarımız, öğretimden ziyâde eğitimi hedeflemeli, bir fazîlet yuvası olmalıdır. Zira istikbâlin şeref sayfalarını dolduracak anneler, ancak bu müesseselerin mahsûlü olacaktır. Burada okuyan kızlarımız, mezûn olup hayatın sürprizleriyle karşılaştıkları zaman, İslâm’ın güzelliklerini orada sergileyebilmelidirler.

Kur’ân kursları iki Fâtıma’nın ruh iklimine bürünmelidir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Huzurlu Aile Yuvası, Erkam Yayınları, 2013