Kıyamet Hakkında Âyet-i Kerimeler

İMAN

Kıyamet ile ilgili ayetler.

Kıyâmetin kopmasıyla öylesine dehşetli manzaralar ortaya çıkacak ki; gök yarılacak, erimiş maden hâline gelecek, Güneş ve Ay kararacak, yıldızlar dağılıp dökülecek, dağlar atılmış yün gibi olacak, denizler kaynatılacak ve fışkıracak, Cehennem alevlendirilecek ve Cennet yaklaştırılacaktır. Gözler dehşetten kamaşacak, insanlar kaçacak, fakat sığınacak bir yer bulamayacaklardır. Bu dehşetli manzara sebebiyle, büyük bir kıymeti hâiz olan on aylık gebe develer bile salıverilecek, yani kıymetli malların bir değeri kalmayacak, yabânî hayvanlar bir araya toplanacaktır. Kimse dostunu sormayacak, kulakları sağır edecek bir ses ve korkunç bir sarsıntı sebebiyle emzikli kadınlar kucaklarındaki çocuklarını unutacak, hâmile kadınlar bebeklerini düşürecek, insanlar o günün dehşetinden sarhoşlar hâline döndürüleceklerdir. Günahkâr bir insan o günkü azaptan kurtulmak için fidye olarak yavrularını, eşini, kardeşini, kendisine sahip çıkan sülâlesini, hattâ dünyada var olan insanların tamamını verip kendisini kurtarmak isteyecektir.[2]

Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

“Onlar, Allâh’ın kudret ve azametini hakkıyla takdîr edemediler (O’na lâyık tâzîmi göstermediler). Hâlbuki bütün bir Dünya kıyâmet günü O’nun avucunda, gökler âlemi de dürülmüş olarak elinin içindedir. O, (böyle bir azamet ve hâkimiyet sahibi olan Allah), onların ortak koşmalarından yücedir, münezzehtir. Sûr’a üflenir; Allâh’ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde kim varsa çarpılıp cansız yere düşer. Sonra ona bir daha üflenir: Bir de bakarsın bütün insanlar, kabirlerinden ayağa kalkmış, etrafa bakınıp duruyorlar.” (ez-Zümer, 67-68)

Yine Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

“Sûr’a üflenince, kabirlerinden Rab’lerine koşarak çıkarlar. «Vah hâlimize! Bizi uykumuzdan kim kaldırdı?» derler. Onlara: «İşte Rahman olan Allâh’ın vaad ettiği budur, peygamberler doğru söylemişlerdi.» denir.” (Yâsin, 51-52)

KÜFÜR VE İSYAN EHLİNİN ÂZÂBI

Bâzı âlimlerin beyânına göre, her ne kadar küfür ve isyân ehli, kabirlerinde muazzeb olacaklarsa da bu azap, âhirettekine nazaran pek hafiftir. Bu cihetle kabirdeki hayat, uykuya benzetilmiştir. Onlar mezarlarından kalkınca öyle müthiş bir azâba tutulacaklar ki;

«Yâ veylenâ/vah hâlimize!» diye feryâd ve figâna başlayacaklardır. (Ömer Nasûhi Bilmen, Tefsir, VI, 2943)

Bundan sonra artık ebediyet günü (يَوْمُ الْخُلُودِ) başlamaktadır.

O gün insanların diriltilmesi, yoktan var edici olan Hak Teâlâ için pek kolay bir keyfiyettir. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

“İnsan der ki: «Öldüğüm zaman sâhiden diri olarak (kabrimden) çıkarılacak mıyım?» İnsan düşünmez mi ki, daha önce o hiçbir şey olmadığı hâlde Biz kendisini yaratmışızdır.” (Meryem, 66-67)

“İnsan görmez mi ki, Biz onu bir nutfeden yarattık. Bir de bakıyorsun ki, apaçık düşman kesilmiş! Kendi yaratılışını unutarak Biz’e karşı misâl getirmeye kalkışıyor ve; «Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?» diyor.

De ki: Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek. Çünkü O, her türlü yaratmayı gâyet iyi bilir. Yeşil ağaçtan sizin için ateş çıkaran O’dur. İşte siz, ateşi ondan yakıyorsunuz. Gökleri ve yeri yaratan onların benzerlerini yaratmaya kâdir değil midir? Evet, elbette kâdirdir. O, her şeyi hakkıyla bilen yaratıcıdır.

Bir şey yaratmak istediği zaman O’nun emri sadece «Ol!» demekten ibârettir. O da hemen oluverir. Her şeyin mülkü kendi elinde olan Allâh’ın şânı ne kadar yücedir. Siz de O’na döneceksiniz.” (Yâsîn, 77-83)

“O ölüden diri, diriden de ölü çıkarıyor; yeryüzünü ölümünün ardından O canlandırıyor. İşte siz de (kabirlerinizden) böyle çıkarılacaksınız.” (er-Rûm, 19)

MAHLÛKAT NASIL DİRİLECEK?

Ebû Rezin -radıyallahu anh- anlatıyor:

Bir gün:

“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Allah Teâlâ, mahlûkâtı yeniden nasıl diriltir? Bunun dünyadaki misâli nedir?” diye sordum. Efendimiz -sallâllahu aleyhi ve sellem-:

“–Sen, hiç kavminin yaşadığı vâdiden kurak mevsimde geçmedin mi? Sonra bir kere de her tarafın yemyeşil olduğu bahar mevsiminde oraya uğramadın mı?” buyurdular. Ben, “Elbette!” deyince:

“–İşte bu, Allâh’ın yeniden yaratmasına delildir. Allah ölüleri de böyle diriltecektir!” buyurdular. (Ahmed, IV, 11)

Yaşatan, öldüren ve dirilten Cenâb-ı Hakk’ın beyân buyurduğu bu âyet-i kerîmeler ve Efendimiz’in hadîs-i şerîfleri de gösteriyor ki, diriliş muhakkak gerçekleşecektir. O hâlde önemli olan:

“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz; nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz!”[3] hadîs-i şerîfinden nasîb alarak o güne varmaktır.

Dipnotlar:  

[1] en-Neml, 87; ez-Zümer, 68; el-Hâkka, 14-16. [2] Bkz. el-Hac, 1-2; el-Meâric, 8-14; el-Kıyâme, 6-12; et-Tekvir, 1-13; el-İnfitâr, 1-5. Kıyâmetin meydana gelmesindeki azametle ilgili ayrıca bkz. İbrâhîm, 48; Tâhâ, 105-107; el-Kamer, 7-8; el-Hâkka, 14-16; el-Müzzemmil, 14; el-Mürselât, 8-11; Abese, 34-42; el-İnşikàk, 1-5; el-Kària, 1-5. [3] Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, V, 663.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Din İslâm, Erkam Yayınları