Kısmetine Râzı Olmayan Kuldan Allah Da Râzı Olmaz!

HAYATIMIZ

Muhterem Osman Nûri Topbaş Hocaefendi, hikmetli sözlere şerhler düşmeye devam ediyor.

Cenâb-ı Hakk’ın rızâsına ermek istiyorsak, evvelâ O’nun hakkımızdaki takdîrine râzı olmayı bilmeliyiz. Rabbimizle huzur bulmalı, O’nun beraberlik ve dostluğuyla mutmain bir gönle kavuşmalıyız.

ŞİKÂYET VE SIZLANMAYI UNUTMALIYIZ!

Hikem-i Atâiyye’de buyrulan:

“Yâ Rabbi! Sen’i bulan neyi kaybetti? Sen’i kaybeden neyi buldu?” hikmetini kalplerimize  nakşetmeliyiz. Zira gerçek bir kulluk:

  • Hakk’ın takdîrinden memnun olabilme sanatıdır.
  • Her zaman ve mekânda Allah ile dost kalabilme mahâretidir.
  • Hayatın med-cezirleri, değişen şartları ve sürprizleri karşısında muvâzeneyi bozmayıp şikâyet ve sızlanmayı unutabilme hüneridir.

Nitekim, çile ve ıztırapları âdeta “hoş geldin” dercesine karşılayan Eyyûb -aleyhisselâm-’a Cenâb-ı Hak; “ نِعْمَ الْعَبْدُ / O ne güzel kuldu.” buyurmuştur.

Şeyh Sâdî-i Şîrâzî buyurur:

“Kısmetine (yani hakkındaki ilâhî taksime) râzı olmayan kuldan, Cenâb-ı Hak da râzı olmaz.”

Âyet-i kerîmede buyrulur:

“…Sizin için daha hayırlı olduğu hâlde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu hâlde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (el-Bakara, 216)

ZÂHİREN MUSİBET GİBİ GÖRÜNEN HÂDİSELER

Gaybı bilen, yalnız Cenâb-ı Hak’tır. Bizler, hâdiselerin derûnuna vâkıf olamadığımız için, zâhiren musîbet gibi görünen hâdiselerde de Cenâb-ı Hakk’a tevekkül ve teslîmiyet göstermeliyiz. Zira Cenâb-ı Hakk’ın sevip râzı olduğu kullar, her hâlükârda ilâhî takdîre râzı olabilen sâlih kullardır.

Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Kim akşam olunca (samimiyetle); «Rab olarak Allah’tan, din olarak İslâm’dan, nebî olarak Muhammed -sallâllahu aleyhi ve sellem-’den râzı oldum.» derse, Allah Teâlâ Hazretleri’nin o kulunu râzı etmesi, üzerine bir hak olur.” (Tirmizî, Deavât, 13/3389)

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, HAK DOSTLARINDAN HİKMETLER - 1, Erkam Yayınları.