Kimin Malını Kimden Esirgiyoruz ?

İnfak

Rabbimizin mülkünde yaşıyoruz. Onun nîmetleri ile rızıklanıyoruz. Mâlî ibâdetlerde ihmalkârlık gösterenler, acabâ kimin malını, kimden esirgediklerini hiç düşünmüyorlar mı?

Dînin asıl gâyesi, Allâh’ın birliğini tasdîkten sonra, zarîf, hassas, derin insan yetiştirmek ve bu sûretle huzurlu bir cemiyet ortamı husûle getirmektir. Bu tekâmül de ancak gönülde zuhûr eden şefkat ve merhamet hissi ve bunların en güzel bir tezâhürü olan zekât ve infâk ile mümkündür. Bir mü’min yüreğinin, Rabbin bütün mahlûkâtını şefkat ve merhametle kuşatması îcâb eder.

Rabbimizin mülkünde yaşıyoruz. Onun nîmetleri ile rızıklanıyoruz. Mâlî ibâdetlerde ihmalkârlık gösterenler, acabâ kimin malını, kimden esirgediklerini hiç düşünmüyorlar mı?

Sevmenin netîcesi fedâkârlıktır. Seven, sevdiğine karşı sevgisi ölçüsünde fedâkârlık yapmayı zevk ve vazîfe olarak telakkî eder. Bu, âşığın, mâşûkuna can vermesine kadar dayanır. Allâh’ın mahlûkâtına olan infak, sevenin sevilene karşı en güzel bir muhabbet tezâhürüdür. Çünkü zekât ve sadakanın Allâh için verilmiş olmasından dolayıdır ki, bunları “Allâh alır” şeklinde bir ifâde vârid olmuştur. Âyet-i kerîmede buyrulur:

أَنَّ اللّهَ هُوَ يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِهِ وَيَأْخُذُ الصَّدَقَاتِ

“…Hiç şüphesiz ki Allâh, kullarının tevbesini kabûl eder, (ihlâsla, gönülden verdikleri) sadakaları (zekât ve infakları) alır (geri çevirmez)!..” (et-Tevbe, 104)

Ey mülkün gerçek sâhibi olan Allâh’ım! Merhamet, şefkat ve Sen’in yolunda infâkın bütün tezâhürleri gönül âlemimizin tükenmez hazînesi olsun!

Âmîn!

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi-3, Erkam Yayınları