Kendi Elinizle Kendinizi Tehlikeye Atmayın Ne Demek?

KUR’ÂNIMIZ

"...Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın (el-Bakara, 195) ... ayetini nasıl anlamalıyız?

Âyet-i kerîmede buyurulur:

“Allah yolunda infâk edin. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Yaptığınızı güzel yapın; Allah güzel yapanları sever.” (el-Bakara, 195)

Emevîler devrinde, Allah Rasûlü’nün fetih müjdesine nâil olmak isteyen İslâm ordusu, İstanbul önlerine gelmişti. Ordunun içinde Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri de bulunmaktaydı. Rumlar, arkalarını şehrin surlarına vermiş savaşırlarken, ensardan bir zât, atını Bizanslıların ortasına kadar sürdü. Bunu gören bir İslâm askeri;

“–Lâ ilâhe illâllah! Şuna bakın! Kendini göz göre göre tehlikeye atıyor! (Yanlış yapıyor!)” dedi.

Bunun üzerine Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri, bu âyet-i kerîmenin yanlış anlaşıldığını hissederek şöyle dedi:

“–Ey mü’minler! (Yanlış anlaşılmasın!) Bu âyet, biz ensar hakkında nâzil oldu. Allah, Peygamber’ine yardım edip dînini galip kıldığında biz;

«(Allah dînini muzaffer kıldı. Birçok kimseler İslâm’a girdi. Biz artık hurma bahçelerimize dönelim) mallarımızın başında durup onların ıslahı ve nemâlanmasıyla meşgul olalım. (Bu hizmetleri de bizden sonrakiler devralsın!)» demiştik. Bunun üzerine bu âyet-i kerîme nâzil oldu.

KENDİ ELİNİZLE KENDİNİZİ TEHLİKEYE ATMAYIN

Ayet-i kerîmede buyurulan; «kendi eliyle kendini tehlikeye atmak»tan maksat; bağ ve bahçe gibi dünyalıklarla uğraşmaya dalıp, Hak yolundaki gayretleri terk ve ihmal etmemizdir.”

İşte bu ilâhî îkāza gönülden riâyet eden Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri; Hakk’a kulluğun, Hazret-i Peygamber’e ümmet olmanın, îman nimetiyle şereflenmenin şükür borcunu ödeyebilme endişesi içerisinde, son nefesine kadar hiçbir gayretten geri durmamıştır. Seksen küsur yaşlarında iken katıldığı bu sefer esnasında vefât ederek, şehidlik mertebesine nâil olmuştur. (Bkz. Ebû Dâvûd, Cihâd, 22/2512; Tirmizî, Tefsîr, 2/2972)

Onlar Allâh’a kulluk ve dînine hizmetin, son nefese kadar devam ettirilmesi gerektiğini şu âyet-i kerîmeden de tahsil etmişlerdi:

وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتّٰى يَاْتِيَكَ الْيَق۪ينُ

“Ve sana yakîn (olan ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibâdet et!” (el-Hicr, 99)

Farz namazların muayyen bir sayısı ve vakti vardır. Orucun bir zamanı vardır. Yine haccı bir kere edâ etmek farzı îfâ ettirir. Fazlası fazîlettir.

Lâkin emr-i bi’l-mâruf, nehy-i ani’l-münker ve kalpleri hidâyete getirme vazifesinin îfâsı için muayyen ve mahdut bir zaman yoktur. Ne kadar îfâ edilse de; «Artık kâfî!» denilemez. O vazife, son nefese kadar ömür boyu devam ettirilmelidir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2017 Ay: Mart Sayı: 145

https://www.islamveihsan.com/kendi-ellerinizle-kendinizi-tehlikeye-atmayin.html

BAKARA SURESİ 190-195 AYETLERİNİN TEFSİRİ