İtikaf Nedir? İtikaf İle İlgili Hadisler

RAMAZAN ÖZEL

İtikaf nedir, nasıl yapılır? Ramazan’ın son on gününde itikafa girmenin hükmü nedir? İtikafa girmenin fazileti ve itikaf ile ilgili hadisler.

Ramazan’ın son on gününde dünya işleriyle ilgiyi kesip camiye kapanarak ibadetle uğraşmaya “itikaf” denir. Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in de son on günde itikafa girdiğine dair birçok hadis-i şerif mevcuttur.

RAMAZAN’IN SON ON GÜNÜNDE YAPILAN İBADET

İslâmî tebliğ belli bir seviyeye gelip Medîne döneminde oruç farz kılındığında Resûlullah (s.a.s.), en faziletli ay olan ve senenin seheri mevkiindeki Ramazan-ı Şerif’te ibadet ve hayırlarını daha da artırdı. Hatta ikinci on gününü tamamen ibadete ayırmaya başladı. Kadir Gecesi’nin Ramazan’ın son on gününde olduğu ağırlık kazanınca, Allah Resûlü de itikâflarını bu günlerde yapmaya başladı. (Buhârî, İtikâf, 1)

“Resûlullah mescitte keçeden yapılmış küçük bir Türk çadırında itikâfa girerdi.” (Müslim, Sıyâm, 215; İbni Mâce, Sıyâm, 62)

Hz. Aişe’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.s.), vefat edinceye kadar Ramazan’ın son on gününde itikâfa girmiştir. Vefatından sonra eşleri itikâfa girmeye devam ettiler. (Buhârî, İtikâf 1; Müslim, İtikâf 5.)

PEYGAMBER EFENDİMİZİN RAMAZAN İBADETLERİ

Yine Hz. Aişe (r.a.) anlatıyor:

“Resûlullah Ramazan ayında ibâdet husûsunda diğer aylarda görülmeyen bir gayret içerisinde olurdu. Ramazan’ın son on gününde ise kendisini çok daha fazla ibâdete verirdi. Bu günlerde geceyi ihyâ eder, âilesini uyandırır ve izârını bağlardı. (Yâni ibâdet için hazırlıklarını tamamlar ve büyük bir azimle Hakk’a yönelirdi.)” (Buhârî, Fadlu Leyleti’l-Kadr, 5; Müslim, İtikâf, 8)

Ebû Hüreyre (r.a.) der ki:

“Resûlullah, her Ramazan on gün itikâfa girerdi. Vefat ettiği sene ise yirmi gün itikâf yaptı.” (Buhârî, İtikâf, 17. Ayrıca bkz. Ebû Dâvûd, Savm, 78; ibni Mâce, Sıyâm, 58)

Bir seferinde Efendimiz’in (s.a.s.) çadırı kurulunca hanımlarından bir kısmı da mescide çadırlarını kurmuşlardı. Resûlullah (s.a.s.) bunları görünce:

“–Bunlar da ne?” diye sordu. Durum kendisine arzedilince:

–Böyle yapmayı iyilik ve takvâ mı zannederler?” buyurdu ve o Ramazan’da itikâf yapmadı. Şevval ayının ilk on gününde itikâfa girdi. (Buhârî, İtikâf, 6, 7, 14; Müslim, İtikâf, 6; Ebû Dâvûd, Savm, 77; Tirmizî, Sıyâm, 71)

İTİKAFIN FAZİLETİ

Abdullah bin Abbâs (r.a.), bir gün Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in mescidinde itikâfta iken bir kişi yanına gelerek selâm verdi ve oturdu. İbni Abbâs (r.a.):

“–Kardeşim, seni kederli ve mahzûn görüyorum” dedi ve konuşmaları şöyle devam etti:

“–Evet, ey Resûlullah’ın amcaoğlu, kederliyim! Falan şahsın benim üzerimde hakkı var. Fakat şu kabrin sahibi (Allah Resûlü) hakkı için söylüyorum ki borcumu ödeyemiyorum.”

“–Senin için onunla konuşayım mı?”

“–İstersen konuş.”

İbni Abbâs (r.a.) ayakkabılarını giyerek mescitten çıktı. Adam ona:

“–İtikâfta olduğunu unuttun mu, niçin mescitten çıktın?” diye seslendi.

İbni Abbâs (r.a.), Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in kabrine işaret ederek:

“–Hayır! Ben, şu kabirde yatan ve henüz aramızdan yeni ayrılmış olan muhterem zâttan duydum ki, (bunları söylerken gözlerinden yaşlar akıyordu):

–Her kim, din kardeşinin bir ihtiyacını karşılamak için gayret eder ve o işi görürse, bu kendisi için on yıl itikâfta kalmaktan daha hayırlıdır. Hâlbuki bir kimse Allah rızâsı için bir gün itikâfa girse, Cenâb-ı Hak o kimse ile cehennem arasında üç hendek yaratır ki, her bir hendeğin arası, doğu ile batı arası kadar uzaktır.” (Beyhakî, Suab, III, 424-425. Ayrıca bkz. Heysemî, VIII, 192)