İtikadda Orta Yol

KİTAPLIK

İslâm düşünce tarihinin en etkili isimlerinden biri olan ve Hüccetü’l-İslâm unvanıyla tanınan Gazzâlî (450-505/1058-1111),  ehl-i sünnet kelâmının önemli kaynaklarından olmakla birlikte geçmişte yeterince rağbet görmeyen kitabı “İtikadda Orta Yol”, Klasik Yayınları tarafından yayınlandı.

Gazali, itikadî meseleleri aktarıp lehte ve aleyhte ortaya atılan fikirleri naklettikten sonra en doğru görüşün orta yola (iktisâd) bağlı olan ehl-i sünnet tarafından temsil edildiğinin altını çizer ve konuları hem aklî hem de naklî esaslar çerçevesinde izah eder. Bu bakımdan eser, mantık kurallarının itikadî konulara uygulandığı ilk eserlerden biridir.

Gazzâlî’nin -kendi ifadesiyle- bu eserde ortaya koyduğu deliller, itikâdî/manevî hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlar hükmündedir ve bunu uygulayan doktorun (kelâmcı) yetenekli, sağlam görüşlü ve keskin zekâlı olması gerekir. Bu sebeple, eserin girişinde geniş bir metodoloji kısmına yer verir.

Kısacası, İtikadda Orta Yol bir yandan yeterli miktarda kelâm bilgisine sahip olmak isteyenler için sahih itikadın çerçevesini belirlemekte, diğer taraftan, bid‘at ve dalâletlere karşı çıkarak şüpheleri gidermek ve avamın itikadını savunmak isteyenlere kılavuzluk etmektedir.

GAZZÂLÎ KİMDİR?

İslâm toplumunun yetiştirdiği en büyük şahsiyetlerden biri olan Gazzâlî, Horasan bölgesindeki Tûs’da dünyaya geldi. İslâmî ilimlerin her alanında iyi bir   tahsil gördü ve Bağdat’taki Nizâmiye Medresesi’nin başmüderrisi olduğu dönemde herkesin gıpta ile kendisinden söz ettiği bir otorite olarak tanındı.

Bu sırada başta felsefe olmak üzere kelâm, Bâtınîlik ve tasavvuf alanlarında inceleme ve araştırmalarını sürdürdü.   Bir yandan bilginin kaynağı ve değeri konusundaki şüpheci tavrı, öte yandan zirvesinde bulunduğu şöhretin manevî hayatı için bir tehlike oluşturacağı kaygısı onda büyük bir bunalıma yol açtı. Bunun üzerine Bağdat’ı terk ederek on yıl süreyle fiam, Kudüs ve Hicaz bölgesinde uzlet hayatı yaşamaya başladı. Bir yandan da İslâm toplumunda yeni bir diriliş hareketi başlatmak üzere İhyâu ulûmi’d-dîn adlı ünlü eserini kaleme aldı. Nihayet Nişabur’a dönerek üç yıl sürecek olan öğretim faaliyetinden sonra doğduğu yer olan Tûs’a yerleşti ve ömrünün geri kalan kısmını ders okutarak ve eserlerini telif ederek geçirdi.

Elli dört yıllık ömre sığdırdığı fıkıh, kelâm, tasavvuf, mantık, felsefe, eğitim ve ahlâka ait yüz civarındaki eseriyle İslâm toplumuna zengin bir külliyat miras bıraktı.