İslâm'da İstişâre Heyetine Alınmayacak 3 Kişi

HAYATIMIZ

Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- buyurur: “Şu üç kişiyi istişâre heyetine alma: Seni yoksulluğa düşmekle korkutarak iyilik yapmana mânî olan cimriyi. Büyük işler karşısında azmini kıracak korkağı. Gözünü hırs bürümüş muhterisi.”

Hizmette bulunan kimseler, Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in şu niyazını dillerinden ve gönüllerinden düşürmemelidirler:

“Ey Rabbim! Âcizlikten, tembellikten, korkaklıktan, eli-kolu dökülür derecede tâkatsizlikten Sana sığınırım…”

Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in bu duası, hizmette zinde olmayı vurguladığı kadar, hassas ve titiz davranılması gerektiğini de göstermektedir.

Buna göre;

  • Hizmette bulunanlar sanki mayın tarlasında yürüyormuş gibi bir hassasiyetle, muamelelerinde nezakete dikkat etmek mecburiyetindedirler.
  • Hizmeti îfâ ederken olduğu kadar, bu emaneti ehline verebilmek için de muhatabı iyi tanımak zarurîdir. Bu husus, yani muhatabı tanımak, en az hizmet kadar ehemmiyetlidir. Çünkü vasıflı bir insana hizmet vermek, bazen binlerce insana bedel olur. Zira büyük istidat sahiplerinin önüne tüm maddî imkânları serseniz israf olmaz.
  • Bir de hizmette dikkat edilmesi gereken en önemli husus, muhataplarına minnet yükleyecek bir tavır içinde hareket etmemektir.

Şeyh Sâdî buyurur:

“Seni hayır işlemeye muvaffak kıldığı için Allâh’a şükret. Zira Hak Teâlâ seni lütuf ve ihsanıyla boş bırakmadı. Padişaha hizmet eden, ona minnet yükleyemez. Seni istihdam ettiği için sen ona minnettar ol.”

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, İtikatta, İbadette ve Muâmelâtta İhlâs ve Takvâ, Yüzakı Yayınları.